Lütfen bekleyin..

Mehmet Sebih Altun

DEĞERLERİ KAYBETMEDEN, KENDİMİZE GELELİM

23 Eylül 2018, 10:55 - Okunma: 1755

Toplum olarak bütün düşünce ve davranışlarımızda inanılmaz değişimler yaşanmaktadır.

Artık kontrol etmek mümkün gibi görünmüyor. Git gide marjinalleşiyor her şey. 

Davranışlarımızdan tutun ta yaşantımıza kadar değişmeyen hiç bir şey kalmadı. 

Teknolojik gelişmelerin kontrolsüz bir şekilde hayatımıza girmesi, toplum olarak adaptasyon sürecini iyi kullanamamamız, aşırı göç, nüfusun hızlı bir şekilde artması, meslek gruplarının akademik düzeyde eğitim almaması, farklı kültürel değerlere sahip olanların aynı mahallede yaşamasına bağlı uyum sorunları, fikirlerin ve düşüncelerin kişiye ve zamana göre şekil alması gibi sorunların başgöstermesine bağlı olarak oluşan sorunlar, insanların yaşam kalitesinin artmasına paralel olarak aslında mutsuz bir yaşam oluşturduğunu bize anlatmış oldu.

Evet belki de hayatından insanlık bu kadar rahat bir yaşam sürmemiştir. 

Ama bununla beraber kaybedilen değerler de azımsanacak gibi de değil. 

Eskiden bir çok insan bir araya gelir saatlerce konuşulurdu ama şimdi bir araya gelenlerin çoğu elinde telefonla etrafındakilerden bağımsız kendi dünyasına dalmaktadır . Gerçek hayattan uzaklaşıp sanal hayata adım atmaktadır. Neredeyse yanındakilerle mesajlaşarak anlaşacak insanlar var . Akşam sohbetleri yok olmakla karşı karşıya kalmaktadir. Bir araya gelenlerin sanallaşması, gerçek hayattan koparılmış ruhlar alemine dönmekte maalesef.

Komşuluk değeri sosyolojik açıdan toplumumuz tarafından oldukça değer verilen inançsal olarakta kutsal bir değer vurgusu yapılmaktadır. Oysa mahallelerin yüksek binalara sığması bu terimi neredeyse yok etmektedir. Yirmi katlara varan binalarda kimse kimseyi tanımıyor tanımakta istemiyor. Eskiden birbirilerinin tüm anlarında yanyana olanlar artık özel hayat diye iki oda bir salona  sığmış durumda . Evinin dışına hiç kimse hiç bir şekilde bulaşmıyor. Dolayısıyla modern kentleşme komşuluk değerini git gide yok etmeye devam etmektedir. Değerler dar bir alana sıkıştırılıyor ve içinden çıkılmaz bir sokak gibi hapsediyor. Öyle ki komşusunu aylarca görmeyenlerin neden gelmediğinden haberi olmuyor. Sormuyor ki nerden bilsin. Bazen haftalarca komşularının öldüğü ve kimsenin haberinin olmadığını okuyoruz. Ne kadar da acı bir durum değil mi?

Anne baba artık yük olarak görülüyor. 

Toplumun bir çok kesiminde ölüme terk edilen anne baba olgusu yaşamak için can çekişiyor . Bütün evlatlarını aynı evde büyüten anne babalar, yaşlanınca o evden kovulma aşamasına ulaşıyor. Bütün hayatını evlatlarının okuyup daha rahat bir yaşam sağlanması için çalışıp didinen ebeveynler yaşlanınca evde huzur kalmayınca huzur evine yerleşiyor. Ayda yilda bir ziyaret ediliyor. Yaralı yürekler, kırgın gözler yollarını gözlüyor . Hayat zindana dönüyor.  Evlatlar zannediyor ki iyi bakılıyor. Ama iyi bakılmak fiziken değil ruhen bakilmaktir. Bir anne ve baba için evlatlarının yani dünyanın en güzel yeri ve cennet gibidir. Aç bile kalsalar onlarla olmayı tercih ederler. Ama huzur evinde ne kadar iyi bakılırsa bakılsın şartlar ne kadar iyi olursa olsun hiç bir zaman mutlu olamazlar. Hep bir şeyler eksik hep bir hüzün vardır yüreklerinde . 
Onlar çocuklarıyla beraber olmak ister. Ya da ayrı bir evde yaşayıp hafta da ya da ayda bir torunlarını görmek isterler. Onlara bu güzellikleri vermediğiniz sürece hiç bir şey onları mutlu etmez. Ayda yılda bir huzur evinde yapılan ziyaretlerin hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur. Geçerliliği de yoktur. 

Akrabalık minimize edilmiş durumda.

Bir diğer tehlikeli boyutlarda yüzen değer de akrabalık değeridir. Eskiden bayramlarda bütün akrabalar eş dost bayramlaşırdı ve bayramın bir anlamı vardı. Ama artık o da yok olmakla karşı karşıya. Bayramlaşma bitiyor. Kimse birbirine gidip gelmiyor. Allah'tan cenaze de herkes bir araya gelebiliyor henüz onu kaybetmedik. Bir de düğünler vardı ama o da rağbet görmüyor artık.  Büyük şehirlerde çocukların akrabalarını tanımaması ve farklı çevrelerde arkadaşlık etmesi sonucu gençler birbirlerini görmüyor. Tanımıyor.  Dolayısıyla gidip gelme olmuyor ve akrabalık gün geçtikçe yok oluyor. Çok üzücü bir durum olduğunu belirtmek isterim.

Sıla-i rahîm tuşlara dokunmak kadar uzaklaştı.

Büyükleri ziyaret etmek kalktı. Telefonla aramalara kadar düşmüştü. Ona üzülelim derken aramalar bitti kısa mesaj oldu artık. Hatta sosyal mesajlaşma uygulamalarına kadar düştü. Bu kadar değersiz olması büyükleri daha da üzmekte ve ne kadar da yaşam kalitesi yükseldiyse de insan kalitesi aynı oranda düşmekte olduğunu görmüş olduk. Gidip gelmiyoruz bari arayalım bir seslerini duyalım. Görün bakın ne kadar da mutlu olacaklar. Şimdi bu yazıyı okuyan değerli okurum al telefonunu ve uzun zamandan beri konuşmadığım bir büyüğünü ara. Hâl hatır sor. Göreceksiniz hem siz hem de aradığınız insan ne kadar da mutlu olacak. 

Evet dünyayı güzelleştirebiliriz. Elinizden hiç bir şey gelmiyorsa sadece gülümseyin. Etrafınızdakileri gülümsetin. Bir tuşa dokunun arayın. Elli tuşa dokunup yazmayın.

Sevgi ile kalın.

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
36 gün önce
139 gün önce
371 gün önce
372 gün önce
412 gün önce
545 gün önce
618 gün önce
741 gün önce
772 gün önce
835 gün önce
954 gün önce
1118 gün önce
1119 gün önce
1212 gün önce
1216 gün önce
1276 gün önce
1476 gün önce
1503 gün önce
1577 gün önce
1812 gün önce
1854 gün önce
1936 gün önce
2142 gün önce
2319 gün önce
2660 gün önce
2682 gün önce
2850 gün önce
2904 gün önce
2913 gün önce
2973 gün önce
2997 gün önce
3021 gün önce
ESNEK




bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=