Ülkemizin içinde bulunduğu gerek siyasi gerekse ekonomik girdap yarınlara karamsar bakmamıza neden olmaktadır. Geleceğin ne olacağı henüz belli olmayan ülkemizde siyasi liderlerin birbirleriyle dalaşları her gün döviz ve altın da labil bir denge oluşmasına neden olmaktadır. Buna paralel vatandaşın ekonomik anlamda geriye düşmesi ve kendini toparlayamamasıyla iflas edip kepenk kapatmaları kaçınılmazdır. Bu anlattıklarım sakın felaket tellallığı olarak algılanmasın. Eğer hükumet kurulmadan seçime gidilirse siyasi dengesizlik borsaları alt üst edebilir.Bu da küçük esnaf ve vatandaşı oldukça mağdur edecektir.Altın ve döviz olarak borç alan vatandaştan tutun ta ki döviz üzerinden alış_veriş yapan vatandaşa kadar huzursuzluk hakim olacaktır.Hele bir de erken seçim ve bu erken seçime dillendirildiği gibi iki milyar lira gibi bir ödenek sağlanırsa ekonominin çokta iç açıcı olmayacağına delalet eder.
İşin ekonomik boyutu bir yana siyasi ve kutuplaştırma boyutu da keza aynı istikrarsızlıkla devam etmektedir. Koalisyonun kurulamaması ile oluşan boşluk ve bu boşluğu fırsat olarak değerlendiren bir siyasi konjonktürle karşı karşıyayız. İktidar muhalefet el ele verip hükümet kuramama üzerine hesaplar yapılıyor. Bu siyasi istikrarsızlık ise halkın kutuplaştırılmasıyla taçlandırılıp bir kaotik ortam oluşturuluyor. Bu kaotik ortamdan nemalan bir siyasi konjonktürün var olması dahi kabul edilebilir değildir.
İnsanların kanı ve canı üzerine siyaset yapmak, milliyetçi duygularla etnisizmi yaratmak, buna bağlı olarak diğer etnik kimlikleri, İnançları, görüşleri tanımama siyaseti pejoratif bir ideolojik idefiks olarak kalmaya devam edecektir. Ön yargıların ortaya koyduğu dezavantajlar, medyanın sahiplenmediği siyasi partileri yok etmekle karşı karşıya olacaktır. Bu hareketle hiç bir zaman başarı elde edilmeyecektir. Böyle antidemokratik bir yol izleyen siyasiler hiç bir zaman halktan yana olmayacaklardır. Tamamen kendi çıkarlarını gözeterek halk siyaseti değil para siyaseti yapabilirler. Bundan öteye bir arpa boyu kadar yol alınmayacaktır. Dolayısıyla halkın temsiliyeti de söz konusu olmayacaktır.
Hem ekonomik olarak hemde siyasi olarak boşluğa düşen ülkede tekrar toparlanma süreci oldukça sancılı geçeceğe benziyor. Mecliste yüzlerce milletvekili var ama bu süreci rasyonel yürütecek, kendi çıkarları gözetmeksizin halkın yararına olabilecek bir neticeyle sonuçlandıracak beceriye sahip kimse yok mu diye sormak lazım. Sürekli kaos demek sürekli düşüş demektir. Kaotik ortamın hiç bir getirisi olmayacaktır. Üç beş oyun peşine düşüp bu uğurda onlarca insanın hayatına mal olanlar, ilahi adalet önünde mutlaka hesap vereceklerdir.Hiç bir siyasi liderin haddi değildir halkın evlatlarını kendi siyasi geleceği için kullanmak.O kadar isteniliyorsa kendi evlatlarını kendi emellerine alet edebilirler.Buna kimsenin itirazı olmaz.Ama halkın masum çocuklarını ölüme gönderip sonra da kendi içindeki canileşmiş, nekrofil duygularıyla siyaset yapanların da ayrı bir karakteristik özelliği de ortaya koymaktadır.
Bu henüz kronikleşmemiş sorunların çözümü, ileri safhalara ulaşmadan engellenmesi ve doğru bir mantıkla hareket edilmesi esasına dayanır. Naçizane bir önerimi sunmak istiyorum.
Derhal mecliste temsil edilmeyen yeni siyasi bir hareketin, ya da sivil inisiyatifin acilen toplanıp durumu ele alıp akan kanı durdurması lâzım. Çünkü meclisteki siyasi partiler kendi siyasi çıkarlarını düşünüyor ve sahip oldukları koltuktan olma fobisi yaşamaktadırlar. Sivil oluşum veya yeni bir siyasi hareketin partiler arası arabuluculuk üstlenmesi gerekir. Böyle cesaretli bir yapının alacağı sorumluluk ülke yararına olacak ve aydınlık yarınlara ulaşmak için bir basamak olacaktır. Böyle bir adımın derhâl atılması için yürekli insanların bir araya gelmesi gerekir. Kendisinde bu vasfı bulan herkesi bir an önce sorumluluk almaya davet ediyoruz...
BARIŞ DOLU YARINLAR DİLERİM.