Günümüz gündemine baktığımız zaman Türkiye'nin yeni bir
sürece girdiği ve demokratikleşmenin ön şartı olan ifade özgürlüğü ve
yargı bağımsızlığı alanlarında reformlar düzenlenmesi yapıldığını
görmekteyiz. Ne kadar başarılı oldukları tartışılır tabi ama
nihayetinde bir gelişme sağlanabilmesi açısında sivil toplum
kuruluşlarının vereceği katkıda azımsanmayacak nitelikte.
Kollektif platformlar da konuşulan ve halkı aydınlatmaya
yönelik her türlü konferans, panel ve forumlar düzenlenmesi olayların
enterne edilmesi, bilinmeyenlerin daha şeffaf bir dille anlatılması
,halkı bu tür konularda bilgilendirme ve destek almak en zaruri
hareket olarak görülmesi elzemdir. Yapılan yasalar dış siyasi
konjonktürün arzuladığı bir yasalar düzinesi olmamalı. Tamamen kendi
halkının arzu, istek, gerekliliklerini ve beklentilerin karşılanması
noktasında tatmin edici nitelikte olması gerekmektedir.
Bu ülkenin bir an önce sadist ruhlu siyasi anlayıştan
arınması gerekir. Bu cümlemi farklı algılayanlar olabilir ama şöyle bir
durum var. Türkiye de ki bir çok siyasi anlayış tamamen nekrofili bir
düşünceyle hareket etmekte ve sürekli birilerinin ölmesini arzu
etmektedir.
Nasıl mı?
Hayali olarak tabir ettiğim düşmanlıklar kurgulanıyor
siyasiler tarafından, çünkü bu kurguyla siyasi rant elde edilmeye
çalışılıyor. Bu siyasi ranta paralel oluşan kaotik ortamdan tüm
partiler nemalanmaktadır. Bir parti bunu anketlerle halkın nabzını
aldıktan sonra nabza göre şerbet dökerken, bir diğeri ise kendi
seçmenin oylarını kaybetmemek adına ucunda onlarca insan ölecekse dahi
kendi görüşünden hiç ödün vermiyor.
Bir başka siyasi parti ise halkı
tek çatı altında toplayarak bir milliyetçi ruhu canlandırıp bir
etnisizm anlayışı içinde geri kalanları alt insan olarak görüp bir
etnik kökeni yücelterek prim kazanmaya çalışıyor. Ama öte yandan her
gün insanlar hayatını kaybetmekte ama bu onların umurunda değil. Önemli
olan koltuk sallanmasın.
Din, dil, ırk, görüş ayrılığı gözetmeksizin insanları
sadece insan oldukları için bir arada yaşamalarını sağlamak en önemli
amaç olmalı bence. İnsanları ötekileştirme politikasından vazgeçilmeli
bir an önce, Kolonyalist güçler kendilerini haksız oldukları halde
dünya medyasına ne kadar da şirin göstermesini biliyorlar, Kendi
argümanları olan terörizmi nasılda hasım olarak gördükleri İslam
coğrafyasına özdeşleştirdiler.
Kendilerini demokrasinin beşiği olarak
görüp örnek alınması için nasılda sansasyonel ortam
yaratıyorlar. Bizler ise yüzyıllardır beraber yaşadığımız halde onların
oluşturduğu bu ütopik savaş halinin bizleri nerelere getirdiğini hala
anlamış değiliz galiba. En önemli konu empati sorunu bunu aşmamız
gerekir. Kendimiz için neyi istiyorsak başkası için de istemek
gerekir.mesela..!
Türkiye deki milliyetçi ideoloji aslında çok farklı bir
anlayış içermektedir. Kendi sahip olduğu milliyetçiliği meşru görüp
farklı milliyetçiliği kesinlikle kabul etmemektedir. Türkiye deki
milliyetçi anlayış ise kendi milliyetçi ideolojisini tamamen
benimsenmesini istemekte oysa başka etnik grupların milliyetçiliğine
kesinlikle karşı çıkar. Aslında bu her taraf için de geçerlidir.Örnek
olarak Türkiye de ''Türkçülük'' meşru bir ideolojik olarak görülürken"
Kürtçülük"ideolojisi illegal ve bölücü bir ideoloji olarak
görülmektedir. Milliyetçilik Yurt dışındaki ve Irak'taki Türklerin hak
ve statü taleplerini iyi ve meşru görürken, aynı hak ve statü
taleplerini kendi ülkesindeki başka topluluklar açısından kötü ve
gayrimeşru görür. Demek ki milliyetçi ideoloji çokta rasyonel bir
düşünce değil.
Farklı ideolojiler zengini olan ülkemiz bu ideolojileri
ya tamamen yok etmek için her türlü hakkı kullanmakta, ya da
ekstremize etmektedir. Bir orta yol bulunamamıştır. Bu tür düşünceler
ışığında yapılacak yeni anayasa bütün halkı kucaklayacak ve aynı hakkı
tanıyacak nitelikte olması gerekir.
Bununla beraber yapılan her türlü yasa ölümleri
azaltmalıdır. Yoksa siyasi emellerine ulaşabilmeleri için birilerinin
canını yakmanın hiç bir mantığını yok. Türkiye bulunduğu konum itibari
ile çok kültürlü bir ideolojiler ülkesi haline bürünmüş. Demokratik bir
anlayışla baktığımız zaman bu aslında bu ülke için büyük bir şans
.Tabi bu şansı değerlendirebilecek güçlü ve cesur bir yönetim anlayışı
ile mümkündür.