Toplum olarak yeni bir fikir jenerasyonuyla karşı
karşıyayız. Her geçen gün hayatımıza yeni normlar girmekte ve bu
normlara paralel toplum olarak bir sosyalizasyon evresi
geçirmekteyiz. Yıllar önce vatan haini ilan edilenler şimdilerde
kahraman olarak karşımıza çıkmaktadır. Yıllar önce kahraman olarak
görülen kişiler ise şimdilerde hain olarak görülmekte ve hatta
cezalandırılmaktadır. Halkın kınadığı ve asla kabul etmediği hal ve
hareketler şimdilerde moda diye sergilenmektedir. Demek ki gün geçtikçe
insanlar toplumsallaşma ilkesini benimsemekte ve hayatını ona göre
idame etmektedir. Bu gün yaşamak neyi gerektiriyorsa o sahne
sergileniyor. Toplumsal değerler günden güne tamamen batılılaşma
tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Yapılan yasalar, uygulanan ideolojik hareketler toplumun
avrupai normlara entegrasyonunu sağlamak için yapılıyor. Kendi özünü
,kültürünü, gelenek ve göreneğini, yaşayış tarzını dejenere eden tüm bu
kolektif hareketler bir miladı kapayıp medeniyet adı altında topyekün
değiştirme politikasını anlayabilmiş değilim.
Bir toplumun özü neyse, kültürü neyse onu yaşamak kadar
tabii ne olabilir ki?
Neden dışlansın, neden hor görülsün?
Herkesin istediği gibi yaşama, istediği gibi inanma ve de
istediği gibi düşünmeye hakkı vardır. Herkes aynı düşünceye sahipse,
herkes aynı inanışa sahipse, aynı şekilde yaşarsa sizce bu hayat nasıl
bir hayat olur?
Farklı inanışlar, farklı düşünceler ve ideolojik
farklılıklar bir araya gelerek toplum tezini oluşturmaktadır. Aksi
halde kardeşçe yaşama sentezi hüsrana uğrar.
Bir yandan kendi medeniyetinden uzak Avrupa yı bir örnek
olarak gören ve hatta bunun için bir bakanlık dahi kurulan ülkemiz
kendi özüne has bir medeniyeti yaşayamamaktadır. Bir kısmi Avrupa, bir
kısmı Asya bir kısmı da Arap kültürünün etkisi altında kalarak kendi
kültürünü çok az bir kısmını sergilemektedir.
Sosyalizasyon hayatımızın tümüne hükmeden bir süreç
olarak göze çarpmaktadır. Bilgi ve teknoloji çağın getirmiş olduğu
fırsatlardan yararlanmak isterken farkında olmadan aslında hayatımızın
da bir etkileşimin eşiğinde olduğunu fark etmemekteyiz. Günümüzde
seyredilen sinema, tiyatro, dizi ve hatta reklamlar dahi yeni
etkileşizmin bir ürünü olarak algılanabilir. Çünkü diziler dahi
hayatımızın belli alanlarına hükmederek değişmesine yol
açabilmektedir. Bunun sonucu olarak günümüzde boşanma sebepleri
artmaktadır. Çiftler ekranlarda gördükleri hayatı yaşayamamaktan
şikayet ederler. Çünkü izlenilen hayat tarzları öylesine cici ve masum
bir şekilde anlatılıyor ki herkes özenmek zorunda kalıyor. Bu özenti
sonucu sahip oldukları hayat şartlarından şikayetler artıyor ve
anlaşamama gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu da bir boşanma sebebi
olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu göstermiş olduğum örnek sadece televizyon
programlarından etkilenmenin vermiş olduğu bir hayattan memnun olmama
durumu.
Başka kültürlere entegre olalım derken kendi kültürümüzden
olmayalım. Bir atasözü derki''Pirince giderken evdeki bulgurda
olma''. Bu da aynı hesap.