Türkiye’nin girdiği siyasal süreç gittikçe daralma politikası
izliyor. Türkiye’nin AKP’nin iktidar olmasıyla 2002 de yeni bir hava
yakalamış ve bu olumlu gibi görünen fakat çürük meyvelerin daha sonra
ortaya çıkacağı bir siyasal sürece girmiş, git gide halktan uzak farklı
konseptlere yayılmış bir politika izlenimi vermeye başladı. Kendisini
Türkiye’nin kurtarıcısı olarak gören bir zihniyetin hakim
olduğu,demokrasiden çok totaliter bir siyasal anlayış sergilenmeye
başladı..Bu siyasal anlayış günden güne daha da belirgin hale gelirken
halkta ne hikmetse bu anlayışı kendisine yakın bulup onu tatbik etmeye
merak sardı.
Bakın değerli okurlarım; ben prensip olarak her türlü siyasal
anlayışı saygıyla karşılarım ama söz konusu HAK ADALET VE HALK ise
kalemimi kırma pahasına da olsa doğruyu yansıtma politikasını
izliyorum. Bu benim vazgeçilmez prensibimdir.
Şimdi iktidar partisinin üyesi olanların sahip oldukları
ayrıcalıkları sizlerle paylaşıp bu konuda ne kadar haklı olduğumu
anlatabilmem adına bunları aktarmayı zorunlu hissettim kendimi.
AKP üyesi olanların ayrıcalıkları:
''Paran mı var? O halde tüm arsa rantlarından faydalanabilirsin''
''Kamu ihaleleri alabilirsin''
''Sana yan bakanı istediğin konuma getirebilirsin. Ki bu
isterse devlet memuru isterse de üst düzey bir yönetici olsun hiç fark
etmez. (AKP milletvekilinin oğlu polisleri sıraya dizmişti.)
''Her kış kömür alabilirsin maddi durumun önemli değil yeter ki iste''
''En iyi üniversiteye yerleşebilir akrabanı ya da sevdiğin
birini yerleştirme hakkına sahipsin''
''Sınavları çalışmadan da kazanabilirsin çünkü şifrelerle
olayı çözmek mümkün.''
''İstediğin işe girebilir istediğin ücreti alabilirsin
mezuniyet pekte önemli değil.''
''Ayrıcalıklı polis olabilir bir anda 4.500 tl para alabilirsin.''
''Milletvekilleri sayesinde her türlü ihale de öncelik senindir''
''Başkasının üniversite okuyarak bile sahip olamadığı her
hakka sahip olabiliyorsun memur olman gayet kolay staj okumak istersen
bir üyelik yeter...
Ve daha bir sürü şey....
Bunları anlatmam da ki gaye halkın maruz kaldığı
haksızlıkları dile getirmektir ve aslında bu haksızlıkların halkı ne
kadar kutuplaştırdığının benimsetilmesidir. İnsanları bu şekilde
despotist bir sisteme sıkıştırıp kendilerinin istedikleri bir ülke
yaratma çabası içerisindedirler. Oysaki ne İslamiyet’te ne de insanlık
şeceresinde böyle bir yönetim şekli doğru olarak algılanmamıştır,
benimsenmemiştir ve de uygulanmamıştır.
Taraf olmayan bertaraf olur mantalitesi ancak despotist,
totaliter ve dikta yönetim şekillerinde ortaya çıkmıştır. Her 'taraf'
bu ülke için bir mozaiktir.
Bertaraf edilen düşünceler bu mozaik taşını tamamlanmasını
engelleyen en büyük faktör olmuştur. Bu anlayıştan vazgeçmek dahi en
büyük erdemliktir. İnsanları ayrıştırma, kutuplaştırma, birini yüceltip
diğerini alçatma bir yöneticinin elin de olmaması gerekir. Bir insan
sadece Allah nezdinde yücelik vasfına sahip olabilir. Zaten o da Allah
ın bileceği bir şey yöneticinin değil. Çünkü yöneticileri Allah
seçmiyor. Biad etme politikasının ne kadar yanlış olduğu burada kendini
hissettiriyor.