Lütfen bekleyin..

Mehmet Sebih Altun

ENGELLİLERİN AİLE İÇİ SIKINTILARI

17 Eylül 2015, 15:04 - Okunma: 2284

             Aileler çocuklarını sağlıklı olarak yetiştirmeyi yegane
prensip görüyor, aksi bir durumda kendini suçlama veya suçlu arama
moduna girerek hem kendini hem de çocukları istemeyerekte olsa
mutsuzluğa sevk ediyor. Hele toplumun dışlayıcı yönü baskın olunca
daha da bir stres altına giriyorlar. Aileler çocuğun özrü kesin olarak
tanımlandıktan sonra, aile bireylerinin çocuğu ve özrünü
kabullenebilmesi çok önemlidir. Ancak aileler bu sürece ulaşıncaya
kadar bazı zor ve engebeli aşamalardan geçebilmektedirler. Aileler
büyük bir şok yaşayabilmekte, bazen ağlayarak, tepkisiz kalarak, kendini
çaresiz hissederek tepkisini ortaya koyabilmektedir.

            Bazı anne-babalar ise çocuklarının özürlü olduğunu kabul
etmek istemeyebilirler. Çocuğun ve kendilerinin gelecekte
yaşayabileceklerine yönelik endişe duyma, kaygılanma, üstlerine düşen
sorumluluklar, "halimiz ne olacak?''diye kendi kendine sorular sorma
gibi sıkıntılı aşamalar geçirebilmektedir. Bununla beraber anne_babalar
hayal kırıklığına uğrayarak, hayallerinde yaşattıkları ideal çocuğun
yok olması gibi bir depresyon yaşayabilmektedirler. Böyle bir durumda
duyulan acı, gerçekten çok sevilen birinin kaybedilmesi karşısında
duyulan bir acı kadar dayanılmaz olur. Acı çekme, gerçeğin kabul
edilmesini kolaylaştıran bir duygu gibi görülmektedir. Bununla beraber
ailelerde suçluluk duyma, özrün kendileri yüzünden olduğuna
inanma, hatta bazı hatalar sonucu Allah tarafından cezalandırılma
hissine bile kapılabiliyorlar. Bunlar tamamen içinde bulunduğu
depresyona bağlı geçirmiş olduğu hislerdir.

              Her anne-baba kendi çocuğunun başarılı olmasını,
onaylanmasını ve kabul görmesini arzu eder ve bundan da son derece
gurur duyar. Oysa özürlü çocuğun, çevrede kabul görmemesi, hatta alay 
edilmesi, acınması, korkulması ve reddedilmesi gibi olumsuz tutum ve
davranışlar yaşayabilmektedirler. Tüm bunlar karşısında aile, özürlü 
bireyden utanma duygusu geliştirebilmektedir. Sıklıkla, başkaları ile
görüşmeyerek, çocuklarını da eve kapatmayı tercih etmektedirler.

               Yakın akrabaların ve toplumun desteğinin sağlanması,
özürlü bireyin günlük yaşama katılımının kolaylaştırarak, toplumsal
yaşamda yerini almasına katkıverici çalışmalar gerçekleştirilebilir. 
Bu durum ailenin diğerüyelerini rahatlatacaktır. Akrabalık ilişkilerinin 
yoğun olmadığı toplumlarda özürlü ailelerinin bu türden gereksinimleri, 
gönüllü aileler organize edilerek, "paylaşılan bakım", 
"aileden aileye destek ve kendi kendine yardım" gibi gruplar 
aracılığıyla karşılanmaya çalışılmaktadır.

                         Aile yaşamında kardeşler arası ilişkiler,
üzerinde durulması gereken önemli konulardan biridir. Özürlü birey ve
kardeşleri arasındaki ilişki hoşgörülü, sevgi dolu ve paylaşıma dayalı
olabildiği gibi öfke ve utanç duygularının hakim olduğu bir yapıda da
olabilir. Kardeşler arasındaki ilişkinin niteliğini doğal olarak
ebeveynin tutumu ve davranışları belirleyecektir. Bu konuda, küçük
yaşta yapılacak bilgilendirmenin, çocukların sorunlarla baş etme
kapasitelerinin daha yüksek olması nedeniyle, etkili olacağı
vurgulanmaktadır

                   Aile aynı zamanda sevgi, saygı ve beraberliğin
paylaşıldığı en temel yapıtaşıdır. Victor Hugo'nun dediği gibi,
"Yaşamda en yüce mutluluk, sevildiğini bilmekten geçer"

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
312 gün önce
313 gün önce
353 gün önce
486 gün önce
559 gün önce
682 gün önce
713 gün önce
776 gün önce
895 gün önce
1059 gün önce
1060 gün önce
1153 gün önce
1157 gün önce
1217 gün önce
1417 gün önce
1444 gün önce
1518 gün önce
1753 gün önce
1795 gün önce
1877 gün önce
2083 gün önce
2260 gün önce
2601 gün önce
2623 gün önce
2791 gün önce
2845 gün önce
2854 gün önce
2914 gün önce
2938 gün önce
2962 gün önce
ESNEK




bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=