Arap baharı ile birlikte Ortadoğu ve Arap Dünyasında yeni
gelişmeler, yönetimde değişmeler, kolektif hareketler, ve
bununla beraber binlerce insan ölümleri, yaralanmalar, kaos ortamı
oluşturuldu.
Artık halk hiç bir güce gerek kalmadan birbirlerini
yargılıyor ve kendi cezalarını yargıladıkları düşünce üzerinden
veriyor. Karşısındaki kardeşi olsa dahi kendi kendine ceza verip
ortamın bir daha asla düzelmeyeceğinin sinyalini vermiş oluyor.
Evsiz kalmış mazlumlar, her şeyden bihaber olan binlerce
çocuk, yavrusunu korumak üzere yollara düşmüş yüzlerce anne, ve özgür
bir dünya umuduyla düşman silahıyla düşmana saldırmak isteyen bir o
kadar da baba var buralarda. Sokakların in cin top oynadığı eski
neşelerin olmadığı halkların artık akrabalarını, dostlarını tanımadığı
farklı bir dünya olmuş oralar.
Bu toprakların zenginliklerine göz koyan güçlerin
oluşturduğu bu tablo onları yeterince memnun etmiş olmalı. Baksanıza
hiç bir ülke artık kınamıyor kimseyi. Neden kınasın ki?Nasıl olsa
istedikleri savaşı onlar artık kendi kendilerine yapıyor birbirlerinin
kuyusunu kazıyor hatta bilmeden soylarını tüketip soykırım yapıyorlar.
İnsanlığın insafa kaldığı, barışın zalimin vicdanına
kaldığı bir yönetim sahiplendi bu topraklara. Bu topraklar ki
Tarihlerde ferman yazıldığı, kimsenin kimseye haksızlığın olmadığı
,gayrimüslim olsa dahi onlara hakkettiği tüm hakların tanındığı, eşit
bir adalet anlayışın sergilendiği, dünya kültür mirasının merkezi olan
bu toprakların tamamen ideolojik başka hiç bir geçerli sebebi
bulamadığım bir savaşın içerisine çekilmeye çalışıldığını apaçık
görmekteyiz.
Binlerce insanın perişan kaldığı, çocukların yetim ve öksüz
kaldığı, annelerin büyük hayat mücadelesi verdiği, aç kalan insanların
olduğu,her gün ölümlerin yükseldiği,gitgide iç savaş halini alan bir
özgürlüğü halk ne yapsın. Bu şartlarda özgürlük gelse ne olur ki.
Barışı istemeyen, tamamen savaştan beslenen ülkelerin kanlı
tezgahlarına alet olan muhalif kesimler, muhalifleri hedef haline
getiren bir başka sadist ülke yine muhaliflere karşı bir savaş
mekanizması oluşturarak oturdukları yerden bol bol silah satıp
duruyorlar.
Bir grup ülkeler muhalifleri, bir grup ülke de mevcut
rejimleri savunmakta böylece her iki taraf suya sabuna dokunmadan
silah tüccarlığını yapmış olacak. Oysa diğer taraftan gaza gelen, ne
yaptığını kendisi dahi bilmeyen, bir kısır döngüde düşman bildikleri
kardeşlerine karşı savaşmış olan, cahil, garip, mazlum halk. Daha düne
kadar her şey güllük gülistanlık olmasa da yine de normal hayat
şatlarına sahip olmaları belkide onlara yetiyordu. Ama bunu bile çok
gördüler zalimler.
Oyun çağında ki çocukları savaşa daha doğrusu kardeş savaşına
sürüklediler. Artık dünya onlar için yaşamak yaşatmak için değil
yaşatmamak için vardı. Kim vurursa o sağ kalacak.Başka bir gün belki de
o da ölecek.
Bu savaş ne kadar acı değerli okurlarım. Her iki kesimde
birini öldürünce daha da vahimi kardeşini öldürünce düşman öldürmüş
gibi seviniyor hatta kutlamak için her iki kesim de ALLAH U EKBER
diyor. Peki hangisi şehit hangisi mefta,hangisi şeytan hangisi
Müslüman, nasıl ayırt ediliyor da haklı ve haksız olarak ayırıyor dünya ülkeleri.
Rahat mıyız şimdi?
Belki de bizim hükümetimiz destek vermeseydi muhalifler bu
kadar dominant olmaya çalışmayacaktı, bu kadar savaşmayacaktı. Bu sorun
bu kadar insanın ölümüne yol açmayacaktı. Bu kadar çocuk babasız
kalmayacaktı. Bu kadar kadın dul, bu kadar mazlum halk yollara
düşmeyecekti. Sadece yaşamak için sadece yaşamak için vatanlarını
yüzyıllardır ecdatlarının yaşadığı o toprakları bırakmayacaklardı.
Oysa şimdi...!
Her gün bomba patlıyor. Her gün silahlar, bir bir, düşmanca,
düşman mermilerini halkı vurmakta kullanıyor. Her gün var olan umutlar
bir bir tükeniyor. Orta doğu kan gölüne dönüyor. Kardeş savaşı
büyüyor. Kıyamet kopuyor kıyamet hiç mi rahatsız olmuyor bazıları.
Arap baharı geldi binlerce insanın, ölüsünü bıraktı, umudunu,
hayalini, çocukluğunu, gençliğini, namusunu, şerefini bir bir koparıp
aldı bu topraklardan.
Elin oğlu binlerce KM ötesinde bu toprakları yönetiyor. Sahip
oldukları güç de spontane değil. Afrika ülkelerinin hazinesini alıp aynı
zamanda onları da aç bırakan bir yönetim şekliyle dünyaya hakim olan
bu zalim devletlere nasıl da müttefik olmuşuz. Bu da olayların başka
bir boyutu.
Bu savaşlar binlerce hatta onbinlerce ölüme sebep oldu. O halde
bunun sonu hayra yormak akıl karı değil diye düşünüyorum. Ölülerin
üzerine kurulan düzen düzen değildir.
Herkese barış içinde özgür bir hayat diliyorum.
msebihaltun@gmail.com