Son yılların en büyük katliamlarının olmasına ramak kalmıştı 15 haziran gecesi.
Yapılmak istenen büyük bir infial yaratıp panik havasını oluşturmaktı.Devamı da gelecekti.Durum iç savaşa kadar sürecekti belkide.
Bölgede oynanacak son oyundu bu. Ortadoğu ve Arap dünyası tamamen katliamların ve darbelerin merkezine bürünmüşken bu bölgede ayakta duran hiç bir ülke olmamalıydı. Kendi içinde antidemokratik uygulamalara devam eden bir ülke durumuna düşen ülkemizi, diğer ülkelerin içinde bulunduğu savaş ortamına sokmak o kadar zor görünmüyordu.
Zaten ülkenin doğusu kaos içindeydi.İstanbul ve Ankara'yı vuran uçaklar bir yıldır doğu ve güneydoğuyu bombalıyor ,düzelmesi ve tabiri caizse normalleşmeye gidilemeyecek kadar büyük yaralar açmaya başlamışken darbe yapmak o kadar zor görünmüyordu.
Hiç kimse beklemiyordu. Saatleri karıştıran, paniğe kapılan kirli eller oynadıkları oyunda kendi hileleriyle yenilmeye başladılar.Darbeyi başaramayan kirli eller bu defa masum insanların üzerine bombalar yağdırmaya başladılar.Namluyu masum insanlara yöneltenler sadece vurarak, öldürerek, korkutarak daha fazla insanların karşı çıkmasını engellemekti.
Olmadı oldurulmadı. Halk bir daha darbenin yapılmasına bu kez susmadı ve engel oldu.
Peki eğer bunlar başarsaydı ve darbe olsaydı!
Günlerce hatta süresi belli olmayan sokağa çıkma yasakları olacaktı.Halk ne olursa olsun sokağa çıkamayacak, günlük hayatını sosyal hayatını idame edecek şartları kaybedecekti.
Yönetim; ne amaç güddüğü belli olmayan gruplar tarafından ele geçirecek, halkın değil kendi emellerine kullanabilecekleri yasaları hayata geçireceklerdi.Bu yasalarda önce kendilerini aklayabilecekleri bir kaç yasayı çıkarıp illegal yapılanmalarını ve yönetimlerini legalize edeceklerdi.
Yönetimde ki herkesin ve meclisin bütün çalışmaları fesh edilecekti.Kendi oluşturdukları ne olduğu belirsiz bir meclis çatısı oluşturacaklardı.Bu meclis yalnız cunta yönetimine hizmet edecekti.
Bütün inançlı kesimden ve güneydoğu başta olmak üzere bir çok bölgede halk, gözaltına alınacak, ülkede inançsız bir sistem ve kardeşliğin düşmanı olan etnisizmi yaratacaktı.
Ekonominin çökertilmesi için var güçleriyle çalışacaklardı.Ülke kaynakları ne idüğü belirsiz kişilere ve kuruluşlara aktarılacak, ülke darboğaza sürüklenecekti. Halkın paraları bankalarda esir tutulacak bankalara iflas dayattırılacaktı. İflas ettirilen bankalar halkın parasını vermeyecek halk biçare olacaktı.
Kısacası ülkede adeta iç savaş olacaktı.Çünkü halk diğer darbeler gibi susmayacak ve bunu gören cunta da boş durmayacaktı.Ayaklanmalar ve bunun sonunda binlerce masum insanın hayatını kaybetmesi gibi bir facia yaşanacaktı.
Eğer darbe olsaydı bugün günlük hayatımız duracak her şey cuntanın istediği zaman normale dönecekti.
Çok şükür ki böyle bir durumu Allah bize yaşatmadı ve darbeciler kendi kazdıkları kuyuya düşmek zorunda kaldılar.Demokrasinin temel unsuru demokratik seçim ve özgür iradenin işbaşında olmasıdır.Her ne olursa olsun hiç bir darbe başarıyla sonlanmamıştır.
Hep ezilen ve zarar gören, olaylardan habersiz masum insanlar olmuştur.Birileri güç savaşı yaparken güçsüzler bu savaşta hep ezilen kesim olmuştur.
Gün ülke olarak tüm haklarımızı gözeterek kardeşçe yaşama günüdür.İlk defa dünya da sadece bu halk bir darbeyi püskürtmüş oldu.Bundan sonra bu halkın birbiriyle kenetlenmiş bir şekilde hayata devam etmesi, meclisin tamamen halkın istekleri doğrultusunda çalışmasını sağlaması gerekir.Siyasetin kendine gelmesi ve birbirine sahip çıkması gerekir.Bu oyunlara mahal vermemek adına birbirlerine suçlamak yerine yanlışlarını düzeltmek gerekir.Hep beraber el ele, gönül gönüle, eşit, özgür ve demokratik bir anayasa zemininde birleşmek gerekir.Ancak darbeler ve kaoslar bu şekilde tamamiyle engellenmiş olur.
Dilerim tüm ülkede yeni bir hayata başlama vesilesi olur.
Sevgi ile kalın Mehmet Sebih Altun msebihaltun@gmail.com