Her gün onlarca beden erken yaşta toprakla buluşuyor. Ülkemizde ve komşularımızda çıkan olaylar gün be gün artıyor ve maalesef genç insanlar başta olmak üzere her gün can kayıpları ile uyanıyoruz.Bombalar, çatışmalar tamamen insanı ortadan kaldırmaya yönelik olduğu aşikardır.
Nifak tohumlarının ekildiği topraklar da hiç bir zaman sevgi yeşermez.
Hep kan, gözyaşı ve göç vardır.Ölüm vardır.Acı vardır.
İnsanlık namına hiç bir şey olmamıştır.Demokrasi getireceğini iddia eden emperyalistler bile demokrasinin acı bir yönetim biçimi olduğunu bilinçaltına yerleştirdiler.Demokrasi eşittir yok olma bilincini aşıladılar.Kanımıza empoze edilen susma içgüdüsü zulmün devam ettiği yerlerde hep ön plana çıktı ve öldürülen her kardeşin ardından susma eylemi kullanıldı.Her susan ve karşı eyleme geçmeyen mazlum bölgeler ezilmeye ve bir bir yok olmakla karşı karşıya kaldılar.Savaş ortamından bir türlü kurtulamadılar.
Kadınlar pazarlarda, adamlar mezarlarda çocuklar ise vahşet kokan kazanlarda kaynatıldılar. Ülkelerin ve halkların gelecekleri dünyanın öbür ucunda ki silah tüccarı devletler tarafından belirlenmeye çalışılıyor.Masa başında ateşkes ilan eden can simsarları ülkelerin tüm maddi kaynaklarını elde etmeye çalışıyorlar.Çocuklar yaşamla savaşırken onların gelecekleri üzerinden siyaset ve ticaret mekanizmaları işleniyor.Tüm ülkeler can derdi
Ülkelerinden ölümden kaçarcasına kaçan masumlar, geleceği olmayan bir dünyanın sefaletini yaşamaya mahkum kaldıkları yetmezmiş gibi, onlara bu hayatı reva görenlerin vicdansız oyunlarının birer dublörü olarak kullanılmaları da aynı zamanda alçakça bir aşağılamadır.
Her gün kim tarafından patlatıldığı bilinmeyen bombalar masumların yaşamaktan yorulmuş bedenlerini bu dünyadan koparmaya yetiyor. Çocukların gelecekten umutsuz gözlerinde ki haykırışları, insanlığın yaşattığı bu cehennemi ve bu cehennemin vampir emperyalist zebanilerini alçak bir dünyanın dibine gömme hayallerine dua nispetinde desteği sunmakta her insanın en ulvi vazifesi olmalıdır.
Gerek yakın bölgemiz gerekse Afrika'nın bazı bölgeleri bu vahşetin merkezine dönüşmüş durumda ve her gün yüzlerce masum sivilin hayatını kaybetmesine yol açıyor.Her ülke ölümlere karşıyım diyor ama pratikte hepsi kaostan, savaştan ve kandan besleniyor. Savaş olmayan yere bile önce savaş başlatıp silah satarlar sonra barıştırmak için zengin kaynaklarına el koyarlar. Girerken, savaşırken, çıkarken, barışırken her türlü kazanıyorlar.Birbirlerini katledenler ise sadece öldükleri ile kalıyorlar. Aralarına giren nifak unsurlarını görmezler ve birbirlerini düşman olarak görüp acımasızca katlederler.
En somut örnek yanı başımızda ki Suriye. İçinde onlarca silahlı grup var.Hepsi de Suriye için savaştıklarını iddia ediyorlar.Oysa aynı ülke vatandaşını elleriyle katlediyorlar.Herkes birbirini hainlikle suçluyor, asıl hainleri görmüyorlar.Olan yine masum, savaşlardan nefret eden çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve gariban insanlara oluyor. Karşı çıktıkları bu oyunun birer mağdur karakterleri oluyorlar.
Bütün bu olayları gözlerimin önüne getirdiğimde sadece şu soruyu sormak istiyorum.Dünya bizim için, insanlık için çırpınırken, bizler o ruha ihanet edip birbirlerimizi neden vuruyoruz?
Bu savaşlar doğanın verdiği eşsiz hayata ihanettir.
Bu savaşlar insanlığın ırkına ihanettir.
Bu savaşlar can veren Yaratıcıya ihanettir.
Bu savaşlar insanlığa ihanettir.
Bu ihanetlerin sürdüğü bir dünya da insanlığın yaşaması bile haramdır.Hangi amaç bir çocuğun göz yaşına değer? Oysa göz yaşı bedenlerin parçalanmasına bile yol açıyor bu lanet olasıca AMAÇLAR..
İnsanlığın amacının sevgi ve kardeşlik olduğu yarınlara ulaşmak dileğiyle.
Sevgi ile kalın..