İnşaatlarda hayatını yitiren işçiler;
Ülkenin hemen her bölgesinde başlatılan kentsel dönüşümler, toplu inşaat alanları her gün onlarca genç işçinin ölümüyle sonuçlanıyor. İş güvenliği adı altında yapılan çalışmaların yetersiz olduğu görünen inşaat alanları birer ölüm makinesi haline geldi.
Doğdukları, yaşadıkları, yaşamak istedikleri yerleşkelerde çalışma ve para kazanma şansı bulamayan yüz binlerce genç, metropol şehirlerde kentsel dönüşüm adı altında başlatılan büyük inşaat alanlarında çalışmak üzere ailesinden ve sevdiklerinden uzak kalarak büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar. Uzayan mesai saatleri, yorgunluğun ve ailesinde uzak kalmanın vermiş olduğu stresle çalışan işçiler, istikrarlı inşaat sektörünün kurbanları haline geldiler. Hemen her gün inşaatlardan yüksek katlardan bedenleri parçalanarak yaşamını yitiren genç bedenler birileri daha çok zengin olsun diye bir kereye mahsus verilen yaşam hakkını maalesef kaybediyorlar.
Yetkililerin sözle ve gösterişle uyardığı işçilere psikolojik destek sunmaktan acizler. Özellikle işsizliğin hüküm sürdüğü doğu illerinden gelen işçiler ailesi daha rahat yaşasın ama sadece yaşasın diye kendi bedenlerini hiçe sayıyorlar. Gece gündüz demeden büyük zorluklarla çalışan işçilerin sosyal güvencelerini bırakın yaşam güvenceleri bile yok. Ölümün kol gezdiği inşaatlarda güvence aramak akıl karı değil.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN KATLETTİĞİ TERİM KOMŞULUK;
Komşuluğun toplumumuzda, tarihimizde ve inancımızda ki yeri şüphesiz çok büyük. Kentsel dönüşümle beraber bir arada akraba ve dostluk bağları oluşturan komşuluk terimi şimdilerde yüksek yapılı binaların varlığıyla birlikte yavaş yavaş yok olmaya doğru gitmektedir. Metropol şehirlerde akrabalık bağları az olan insanlar alt, üst, yan ve karşı komşularıyla bağlarını zamanla güçlendirerek, zorlukların vermiş olduğu birlikte dertleri azaltma düşüncesi birbirleriyle daha güçlü bağlar kurulmasına neden olmuştur. Sıkıntılı dönemlerinde hep bir dayanışma içerisinde olan komşular şimdilerde yüksek katlı modern hapishanelerde birbirleriyle tanışmayan, tanışmak istemeyen bir toplum dayatmasıyla karşı karşıya kalıp komşuluk kavramının bitmesine kadar uzanmaktadır.
Bu güzide kavram hem inancımızın, hem kültürümüzün hem de yaşamımızın adeta birer parçası haline gelmişken yeni bir kültür ve yaşam asimilasyonuna uğraması oldukça hüzün verici. Yıllarca aynı mahallede, aynı sokakta ve aynı binada oturanlar yerlerinde oldular. Daha iyi bir yaşam olsun derken kaliteli yaşam yalnız yaşanılan bir yaşam haline geldi. Eğer yalnızsan kaliteli, sosyal çevrenle yaşarsan kalitesiz bir yaşam sürmüş olursun düşüncesi hakim yeni jenerasyonda. Çok yalnız bir toplum olmaya doğru gidiyoruz. Küçük yaşamların olduğu yüreklere yüksek yapılar sığdırılmaya çalışılıyor.Hiç kabul edilebilir değil.
ASGARİ ÜCRETLİNİN KORKULU RÜYASI FAHİŞ KİRALAR;
Metropol şehirlerde asgari ücretle çalışanlar, kentsel dönüşümle beraber fahiş rakamlara ulaşan ev kiraları yüzünden büyük şehirlerde yaşayamaz hale geldi. En küçük evler bile asgari ücretle yarışıyor. Evleri olanlar bir nebze olsun kendilerine bir yaşam alanı bulabilirler ama asgari ücretle geçinenler bu yaşam alanında hiç bir şekilde kendilerine yer bulamıyorlar. Kentsel dönüşümün bitiminde oluşan yüksek kira rantı büyük şehirlerde alt ekonomik düzeyde yaşayanların yaşam hakları tamamen yok olacak ve onlar artık büyük şehirlerden anadolu bölgelerine gitmek zorunda kalacaklar. Böyle bir durumda büyük şehirlerde işçi bulma sorunu oluşacaktır.
Kiraların fahiş fiyatlara yükselmesini zevkle izleyen yetkililer ''Yaşayamazlarsa gitsinler'' dercesine hiç bir müdahalede bulunmuyorlar. Yaşam düzeyi yükseldi diyenler aslında batan yaşamları görmezden geliyorlar. Hayat kalitesi birileri için yükselirken altta kalanların neredeyse canını çıkarıyorlar. İşte kapitalist sistemin insanlığı getirdiği son nokta bu.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN GİZLİ CANAVARLARI YÜK KAMYONLARI;
Kentsel dönüşümle beraber hemen her yerde inşaat alanlar oluşturuldu. Büyük caddelerin yanı sıra sokaklar yük kamyonları ile dolup taştı. 24 saatlik çalışma sisteminin devrede olduğu inşaat sektörü hem gürültü kirliliğine hem de kamyonları görüş açısına giremeyen yayaların uğradığı kazalara neden olmaktadır. Hemen her gün yük kamyonları ve beton mikserlerinin çarpması sonucu yaralanan ve ölen oluyor. Örnek; İstanbul'un en işlek ve tarihi caddelerinden Bağdat Caddesi'nde her gün neredeyse kazalar olmaktadır. Bağdat Caddesi’nde yapılan yeni binaların gittikçe artması hem trafiğin, hem caddelerin zeminlerinde oluşan çatlaklar veya mikserlerden düşen betonların donması sonucu yolların sürücüler için zorluk çıkarması hem de gürültü kirliği yaşamları olumsuz yönde etkilemektedir.
Kentsel dönüşümle beraber binalar güçlendi ama insanların hayatları inanılmaz şekilde güçsüz hale geldi...