Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek tabiri, insanları severim paradan ötürü gibi bir algıya bıraktı yerini.
Toplumun vazgeçilmez değerleri yok olmakla karşı karşıya.
Akrabalık kültürünü bitirmek için akrabalığı akbaba ile değerlendirip toplumun bu değere olan saygısını bitirme eylemini harekete geçirdiler.
Ev alma, komşu al; Atasözü ne kadar da yerinde bir söz olmasına karşın, bugün modern yapılar diye tabir edilen rezidanslarda kimse kimseyi tanımıyor. Komşuluk kültürü yavaştan bitirilmeye çalışılıyor.
İnsanlar yalnızlaştırılıyor. Kocaman evlerde bir kaç kişi olmasına rağmen herkes kendi sanal aleminde popüler ama gerçekte yalnız. Hiç bir şey insanın doğasında olması gerektiği gibi olmuyor. En büyük sanal alemler bile gerçek hayatın bir saniyesine bile eşdeğer değil. Gerçek hayatımızı çalıp yerine süslü, gösterişli, gerçekten uzak, hayalî bir hayatı altın tepside sunuyorlar. Ve sonra insanların neden mutsuz olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Para veriyorlar, sosyal çevre yaratıyorlar, lüks arabalar, dubleks villalar yapıyorlar ama bir insanı mutlu ve huzurlu edemiyorlar. Bunların hiç biri, insanı kalbi bir huzura taşımıyor.
Özentiler, moda, çevre değişikliği, sosyal medya çılgınlığı, yayınları tamamen halktan uzak olan görsel basın, toplum ahlakını hiçe sayan diziler. Öyle bir jenerasyon yaratılıyor ki yıllar sonra kendimizi değerlerimizi unutacağız gibi görünüyor.
Siyasî çıkarlar, maddi çıkarlar, ideolojik çıkarlar, inançsal çıkarlar gün be gün artmakta ve yeni nesiller böyle manipüle edilmektedir. Herkes insanları tarafgirlik bir çerçevede ayrıştırma çabası içerisinde. Kendi gelecekleri uğruna gençlerin geleceğini yok ediyorlar. Ve bunları kanunlarla garanti altına alıyorlar.
Ankara'da dayın yoksa bir yere gelebilmek zor. Iş bulmak ve kariyer yapmak için torpilin geçerli olduğu bir memlekette adaletin sağlanması mümkün değil. Paran varsa yaptığın suçları kimse görmez. Paran yoksa yapmadığın bir suç bile seni bitirmeye yeter.
Her gün köşe başlarında zamanını gece yarısına kadar tüketen genç nesil ileri ki yaşlarda bunun acısını çekecek ama önemli olan yenilerinin bunu yapmaması. Onları köşe başından alıp kalifiye etmek, sanata kültüre yöneltmek en ulvi vazifemizdir. Geçen bir saniye bile geri gelmeyecek. Hayatta geri gelmeyen tek şey zamandır. Ve dolayısıyla en değerli şey de zamandır. Ve bizler onu çok cömertce harcıyoruz.
Gelecekte robot savaşları olacak diye bir komplo teorisi vardır bilirsiniz. Bu gidişle o bahsedilen robot muhtemelen gelecekteki insan olacaktır. Bütün duygulardan, değerlerden, insani davranışlardan, inançtan, düşünceden yoksun olan insan robot değilde nedir sizce. Eşrefi mahlûktan, robotik bir varlığa evrilen bir nesil yaratılıyor.
Doğanın mükemmeliyet içinde varlığını sürdürdüğü milyarlarca yıl geçmesine rağmen hiç bu dönem kadar tahribat yaşamamıştır. Doyumsuz insan, tabiatı bitirdi. Onlarca katlı taş yığını binalarda gösterişli lüks bir hayatta kendisinden uzak monoton bir hayat sürdürüyor. Kesilen ağaçlar birer hastalık olarak geri dönüyor. Tahrip edilen doğa kendisini yenileyemiyor artık.
Ve hayat gün geçtikçe zorlaşıyor. Dünya insanların yaşayabileceği bir evrenden hızla uzaklaştırılıyor. Yaşam bizim, dünya bizim. Ya yaşamayı öğreneceğiz. Ya da yaşamadan yaşadığımızı zannedeceğiz. Ve yahutta yaşamı bitireceğiz.
Sevgi ile kalın.