Çocukken bayram sabahları erken uyanırdık. Daha ezan okunmadan kurbanlıkların suyu hazırlanır, annemiz şekerli kahveleri fincanlara dizerdi. Bayramlık elbiselerimiz başucumuzda hazır beklerdi; ütülü, sabun kokulu. Şimdi dönüp baktığımızda, o sabahların en değerli tarafı ne bayramlıklar ne tatlılar… En çok birlikteliği özlüyoruz.
Zamanla fark ettik: Kurban Bayramı, sadece bir ibadet değil, insana dokunma bayramıdır.
Kurban, Bir Paylaşımın Simgesidir
Bugün, marketten alınan et poşetlerinin “paylaşmak” yerine “bölüştürmek” zannedildiği bir çağdayız. Oysa kurban; “et kesmek” değil, benliğimizdeki bencilliği kesmektir. Komşunun kapısını çalmak, belki yıl boyunca unutulan bir selamı canlandırmak; işte asıl bayram budur.
Bayram, ihtiyaç sahibinin gözlerinde sevinç görmektir. Sessizce uzatılan bir pakette, kimseye gösterilmeden verilen bir destekte gizlidir bayramın ruhu.
Gidenlerin Ardından, Kalanların Yürek Sınavı
Kurban Bayramı, aynı zamanda bir veda mevsimidir. Her yıl bir sandalye boş kalır sofrada.
Kurban eti pişerken, eskiden onu en çok sevenin adı geçer. O zaman anlarız ki, bu bayram sadakatin ve vefanın da bayramıdır. Sadece canlılara değil; hatıralara da kurban adanır bazen…
Bayram, En Çok Kapı Açınca Güzel
Cep telefonlarının yerini zillerin aldığı, mesajların yerini tokalaşmaların doldurduğu o eski bayramlara özlem duyuyoruz. Bayram, kapıyı açınca güzel… Çocukların ellerine bayram harçlığı sıkıştırmak, büyüklerin ellerini öpüp gözümüze sürmek… Bunlar sadece gelenek değil, gönül terbiyesidir. Ve belki de Kurban Bayramı, bir neslin en çok unuttuğu şeyin – yakınlık – yeniden hatırlanma fırsatıdır.
Bayram, Sadece Müslümanların Değil, İnsanlığın da Sınavıdır
Kurban, Hz. İbrahim’in teslimiyetiyle başlar; ama tüm insanlığa seslenir. “Paylaşabiliyor musun? Gözün doymadan gönlün doyuyor mu? Başkasının yoksulluğunda kendine yer bulabiliyor musun?” Bu sorulara içten bir ‘evet’ verebiliyorsak, işte o zaman gerçek bir bayram yaşamışızdır.
Son Söz:
Kurban Bayramı, sadece sofraları değil, gönülleri de pay etmenin bayramıdır.
Bir mendil gibi yumuşak, bir kurban bıçağı gibi kararlı…
Ve belki de her yıl hatırlamamız gereken tek şey şudur:
Bayram, önce insana yakışmalı.
Eğitim Danışmanı Abdullah Basmacı