SİLAHLARIN SUSMASI: BİRLİKTEN DOĞAN UMUT

Yayınlama: 25.05.2025
A+
A-

Tarih boyunca kader birliği yapan Türkler ve Kürtler, ne zaman omuz omuza vermişse, zafer ve izzet o zaman gelmiştir. Malazgirt’te Alparslan’ın ordusunda Kürt ve Türkmen beylerinin birlikte yazdığı destan, Çaldıran’da Safevi zulmüne karşı kurulan Osmanlı-Kürt ittifakı, Kurtuluş Savaşı’nda Antep’te, Maraş’ta, Doğu Cephesi’nde verilen ortak mücadele, bu birlikteliğin en güçlü nişaneleridir. Bugün hala Sarıkamış’ta, Bitlis’te, Tunceli’de yatan şehitlerimiz, kardeşliğin bedelini birlikte ödediklerinin sessiz tanıklarıdır.

15 Temmuz 2016 gecesinde yaşanan hain darbe girişiminde de bu millet, bir kez daha kardeşlik ruhuyla ayağa kalkmış, Türküyle Kürdüyle vatanına sahip çıkmıştır. Bu birlikteliği siyasal ve toplumsal düzeyde perçinleyen gelişmeler, bugün bizi tarihi bir dönüm noktasına getirmiştir.

Devlet Bahçeli’nin çağrısı ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı liderliği ile başlayan “Terörsüz Türkiye” ideali, PKK’nın fesih kararıyla karşılık bulmuştur. Bu adım, sadece bir güvenlik meselesinin çözümü değil, aynı zamanda sosyal bütünleşmenin, kardeşliğin ve yeni bir kalkınma döneminin kapısını aralamıştır.

Terörün sona ermesiyle birlikte Türkiye’nin önünde yeni bir iktisadi ve siyasi kalkınma fırsatı doğmaktadır. Güvenliğin tesisiyle birlikte özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yapılan yatırımlar artacak, tarım, hayvancılık, turizm ve sanayi gibi sektörler canlanacaktır. Bu gelişmeler;

1-     İstihdamı artıracak,

2-     İç göçü azaltacak,

3-     Bölgesel eşitsizlikleri dengeleyecektir.

Bu yalnızca bölge halkı için değil, tüm Türkiye ekonomisi için güçlü bir sıçrama anlamına gelecektir.

Demokratikleşme alanında ise artık çatışma dilinin yerini temsil ve müzakere dili alacaktır. Kürt vatandaşlarımızın anadil, kültürel kimlik ve ifade özgürlüğü alanında AK Parti iktidarları döneminde hayata geçirilen reformlar, yeni dönemin temel taşlarını oluşturmuştur. Kürt meselesi artık yalnızca bir güvenlik meselesi değil, hukuk ve siyaset içinde çözülebilecek medeni bir mesele olarak görülmektedir.

Bu süreçte en önemli sorumluluk, topluma ve medyaya düşmektedir. Provokatif söylemler, yalan haberler, algı yönetimleri, ırkçı dil ve dış güdümlü kışkırtmalara karşı uyanık olunmalıdır. Çünkü bu vatanın hiçbir evladının, kökeni, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun, bir damla kanı daha dökülmemelidir. Bu, yalnızca bir ideal değil, ortak tarihimizin ve vicdanımızın dayattığı bir zorunluluktur.

Türkiye, Erdoğan’ın liderliğinde, yalnızca kendi içinde değil, bölgesinde de barışı ve huzuru önceleyen bir aktör haline gelmiştir. Terörden arındırılmış bir Türkiye, sadece içeride değil, dış politikada da güçlü ve etkili bir devlet olacaktır. Bu yönüyle Türkiye’nin küresel düzeydeki prestiji ve etkinliği daha da artacaktır.

Barışın diliyle konuşulan, kardeşliğin hüküm sürdüğü bu yeni dönemin; sadece bugünün değil, gelecek kuşakların da kazanımı olacağına olan inancımız tamdır.

Unutulmamalıdır ki bu toprakların mayası kardeşliktir, vahdettir, ortak kaderdir. Türk’ün yiğitliğiyle Kürt’ün metliği ve vefası bir araya geldiğinde, bu milletin bileğini hiç kimse bükememiştir. Her çatışmanın, her fitnenin ardında bu kadim kardeşliği bozmak isteyen kirli eller olmuş; ama her seferinde birlik ruhu bu oyunları boşa çıkarmıştır.

Bugün silahların susması, sadece bir suskunluk değil; aklın, vicdanın ve medeniyetin konuşmaya başlamasıdır. Bu, sadece bir barış süreci değil; adaletin, kalkınmanın ve kalıcı huzurun kapısını aralayan yeni bir dönemin habercisidir.

Bu kardeşlik, tarihi bir zorunluluk değil; imanı bir sorumluluktur. Çünkü Kur’an’ın emriyle müminler ancak kardeştir. (Hucurat:10) Şehirlerimizde barışın türküsü yankılanacaksa, yüreklerimizde kin değil, merhamet taşımalı; dillerimizde nefret değil, dua dolaşmalıdır.

Şimdi bize düşen; bu topraklarda yeşeren vahdet iklimini büyütmek, kardeşliğimizi siyaset üstü bir şuurla geleceğimizin temeli haline getirmektir. Çünkü biz, ancak birlikte başarabiliriz ve birlikte Türkiye milleti olabiliriz.

Bundan böyle, iki kadim milleti karşı karşıya getirmeyi hedefleyen; ırkçılık adına düşmanlığı körükleyen hiçbir emperyalist söylem, bu topraklarda karşılık bulamayacaktır. Artık “Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın. / Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.” gibi çatışmayı çağrıştıran anlayışlara değil; “Sen benim kardeşimsin, birlikte geleceğiz” diyen vicdanlara ihtiyaç vardır. Bu coğrafyada barışı da dirliği de birliği de biz kurarız. Çünkü biz birlikte Türkiye’yiz. Vesselam.

Muhammed Zeki Mirzaoğlu

Araştırmacı Yazar

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.