Bazı insanlar sessiz yaşar, gürültüye ihtiyaç duymazlar. Onların hikâyesi yüksek sesle anlatılmaz ama bıraktıkları iz, zamanla bir ömürlük ders olur. İşte Mehmet Taha Baran, nam-ı diğer Seyda Mele Tahir, bu sessiz hikâyelerin en derinlerinden birinin sahibiydi.
Onu tanıyanlar bilir: ne makamın cazibesi, ne şöhretin sarhoşluğu, ne de dünyanın gelip geçici cazibesi onun yürüdüğü yola yön verebildi. O, ilmiyle amel eden, sadece bilen değil, bildiğiyle yaşayan, yaşatmaya çalışan bir âlim ve âmil idi. Kur’an’ın gölgesinde, sünnetin izinde yürüyen bir dava adamıydı.
Seyda Mele Tahir’in asıl mesaisi, taş duvarlı medreselerde başladı. Her satırda sabır, her derste vakar saklıydı. Yüzlerce talebe yetiştirdi. Fakat o, sadece öğretmedi; her bakışında, her nasihatinde, her susuşunda bir ilim, bir terbiye gizliydi. Onun ders halkasında oturmak, ilmin sadece lafzını değil, ruhunu öğrenmekti.
Yaşadığı coğrafya sancılıydı; kırılgan, zaman zaman sessiz ama derin yaralarla doluydu. O bu coğrafyanın yaralarına parmak basanlardan değil, merhem olanlarındandı. İnsanlar arası ihtilaflarda arabulucuydu; haklının yanında, haksızın ise ıslahı için mücadele eden bir gönül ehliydi. Barış için konuşur, adalet için susar, gerektiğinde sadece varlığıyla bile çözüm olurdu.
Onun ufku, sadece yaşadığı şehirle sınırlı değildi. Kalbi Kudüs’le atardı, gözü ümmetin birliğindeydi. Uluslararası ilim çevreleriyle istişare eder, davet edildiği her mecliste ümmetin dertlerini dillendirirdi. Sınırların ötesine taşan bir ümmet bilinci taşıyor, “birlik” fikrine ömrünü adıyordu.
Seyda Mele Tahir’in gayretleri sadece bireysel kalmadı. Bölgedeki alimlerle birlikte medrese geleneğini yaşatmak, sistemli hale getirmek adına Medrese Alimleri Vakfının kurulmasında öncü oldu. Bu girişim, onun geleceğe bıraktığı en somut miraslardan biridir. Zira ilim, kurumsallaşınca kökleşir; Seyda da bunu biliyordu.
O artık aramızda değil. Ama bıraktığı iz, her duvarda, her gönülde, her duada yaşıyor. Onun yetiştirdiği yüzlerce talebe, hâlâ onun adım izlerini takip ediyor. Her biri, bu davanın taşıyıcısı, bu yolun yolcusudur.
Hayatının hiçbir döneminde gösterişe kapılmadan, sadece Hakk’ın rızasına talip olarak yaşadı. Geride ne servet bıraktı ne unvanlar zinciri. Ama bıraktığı şey, bir hayat duruşu, bir ilim ahlakı, bir iman sadakatiydi.
Seyda Mele Tahir… Gittiğin yerde sözlerin, amellerin konuşacak. Ve biz, seni hep tebessümünle, o vakur duruşunla hatırlayacağız.
Rabbim rahmetini üzerine yağmurlar gibi yağdırsın. Bizlere de senin gibi iz bırakmayı nasip etsin.
Musab Baran