Batman’da toplumsal yapının her geçen gün daha da karmaşık bir hal aldığına tanıklık ediyoruz. Ne yazık ki işler yolunda gitmiyor. Liyakat yerine sadakatin ön planda tutulduğu bir sistem oluşmuş durumda. İşin ehli insanlar dışlanırken, yetkinliği olmayan bireylere yetkiler veriliyor. Artık kimin neyi ne kadar bildiği değil, kimin kime ne fayda sağladığı belirleyici oluyor. Bu durum; ayrımcılığı, ötekileştirmeyi ve hizipleşmeyi beraberinde getiriyor.
Kentteki sivil toplum kuruluşları, dernekler ve topluluklar arasında neredeyse sürekli bir çatışma hali var. Herkes kendi yapısını en faydalı ilan ediyor; herkes “Ben daha iyiyim” yarışına girmiş durumda. Oysa ortada duran, görmezden gelinen acı bir gerçek var: Gençlik elimizden kayıp gidiyor.
Hemen her gün haberlerde şiddet olayları, madde bağımlılığı, suça sürüklenen gençlerle karşılaşıyoruz. Toplumun birçok kesimi büyük bir yangın içinde ve bu yangın yayılmaya devam ediyor. Birileri birilerini vuruyor, birileri birilerini yok ediyor. Ancak biz hâlâ, kimin sesi daha çok çıkıyor, kim daha fazla alkış alıyor gibi yüzeysel tartışmaların peşindeyiz.
Toplumda gençlere yönelik büyük bir baskı var. Evlilik çağına gelen gençlere neden evlenmedikleri soruluyor. Ancak bu sorunun cevabı belli: Genç işsiz, genç umutsuz. Bir yuva kurmak için gereken ekonomik güvenceyi sağlayamayan genç, nasıl evlensin? Üniversite mezunları kıraathanelerde çay içerek gün geçiriyor. Bir kısmı atanmayı bekliyor, bir kısmı iş bulamıyor. İş bulanlar ise çoğu zaman emeklerinin karşılığını alamıyor.
Öte yandan yetkililer, tüm bu sorunların üzerine bir de eleştirileri kaldıramaz hale gelmiş durumda. Yapıcı bir öneri bile, “koltuğuma zarar gelir mi” korkusuyla karşılanıyor. Oysa bu şehri ayağa kaldırmak, koltuk sevdasıyla değil; gençlerin elinden tutmakla mümkün olabilir.
Batman’da artık taş üstüne taş koymanın, birlikte hareket etmenin, gençliği sahiplenmenin zamanı gelmedi mi? Artık kısır çekişmelerin, kişisel hesapların değil; ortak geleceğin konuşulması gerekmez mi? Bu şehir, enerjisini ve potansiyelini içeriden tüketmek yerine, el birliğiyle geleceğe yönelmelidir.
Çünkü eğer bu gidişatı durdurmazsak; kaybedeceğimiz sadece bireyler değil, koca bir nesil olacak. Ve bunun telafisi olmayacak.
Ramazan Tunç