BAKARKEN KAYBETTİK

Yayınlama: 05.08.2025
A+
A-

Gazze’de aylardır sadece insanlar değil; bir ümmetin onuru, ahlakı ve imanı da bombalarla yerle bir ediliyor. İsrail’in vahşeti karşısında akan sadece kan değil, suskunlukla mühürlenmiş vicdanlarımız da toprağa akıyor. O yüzden artık mesele sadece Gazze değil; biz kimiz, neye inanıyoruz ve neden sessiziz, bunu konuşup tartışmalıyız.

“Zulme rıza zulümdür”
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) da şöyle der:
“Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu, imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman 78)

Şimdi soralım kendimize: Gazze’deki zulüm karşısında ne elimiz var, ne dilimiz… Kalplerimizdeki sızı da; markette gördüğümüz indirimli ürün karşısında eriyor maalesef!

Gazze’de Kur’an-ı Kerimler çiğnenirken, çocuklar açlıktan ölürken, anneler evlatlarının cesedini elleriyle toprağa verirken; biz hâlâ hangi ekran dizisini izlediğimizle, nerede alışveriş yapıp, neler yiyip içtiğimizle ve hangi sosyal medya fenomenlerini takip ettiklerimizle meşgulüz. Bu ne büyük gaflet!

Diğer Müslüman ülkeleri bilemem; ama vatandaşı olduğum Türkiye’nin mevcut duruşu, benim için asıl iç acıtan taraf. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllardır “Dünya beşten büyüktür” diyerek zalim düzene karşı bir umut olmuştu. Kudüs için mitingler yapılmış, BM kürsüsünden Filistin bayrağı gösterilmişti. Ama ne zaman ki iş eyleme, net tavra ve bedel ödemeye gelince, o yürek kabartan sözlerin arkasında duran bir irade göremedik. İsrail’le diplomatik ilişkiler kesilmedi, ticaret durdurulmadı. Gazze açlıktan kırılırken, Türkiye’den tonlarca mal İsrail limanlarına taşındı. Bu nasıl bir çelişkidir? Sözde Filistin’in yanındayız; ama fiiliyatta bambaşka yerde duruyoruz.

Oysa Allah açıkça buyuruyor:

“Zalimlere meyletmeyin! Sonra size ateş dokunur.” (Hud Suresi, 113. ayet)

Meyletmek, sadece dost olmak değildir; susmak da bir meyildir, ticaret de bir meyildir ve iki yüzlü siyaset de… Her gün biraz daha ateşe yaklaşıyoruz ve hâlâ ümmetin vicdanı susturulmuş bir şekilde ekran başında “kınama bildirileri” dinliyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü hitabetiyle değil; Gazze için attığı somut adımlarla konuşmasını bekliyorduk. Yardım konvoyları yolda kaldı, insani destek kuşatmada boğuldu, hatta ambargoları delme cesareti bile gösterilemedi. Oysa liderlik en çok da böyle zamanlarda ve böyle durumlarda bedel ödemeyi göze almak değil midir?

Peki ya kendimize ne demeli;
en basitinden, bir boykot bile organize edemedik. Müslümanlar olarak birbirimize “şunu alma, bu markayı kullanma” demekten öteye geçemedik. Üstelik bunu bile küçümseyen, alay eden bir kesim oluştu aramızda. Ahiret hesabını dünya konforuyla takas ettik.

Ve en sonunda, sadece Gazze’yi değil, ahiret umudumuzu da kaybettik gibi…

Peygamber Efendimiz buyuruyor:
“Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” (Buhârî, İman 4)

Peki Gazze’deki yetim çocuklar, bizim dilimizden ve elimizden hangi emaneti gördü? Hangi dua, hangi ekmek, hangi şefkat elimiz ulaştı onlara?

Bu yazımın sonunda bir çağrı da yapacak değilim; çünkü çağrılar çoktan yapıldı, hem de binlerce kere. Ama maalesef biz kulaklarımızı tıkadık, kalplerimizi mühürledik. Tüm bunlar yaşanırken, biz hâlâ bakıyorsak…

Evet, işte tam orada kaybettik.

Dr. Ferit Tunç

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.