MÜSLÜMAN’A HUSUMETİ MASKELEYEN SAHTE CESARET

Yayınlama: 23.08.2025
A+
A-
     Bu yazıda, Müslümanlara husumeti gizleyip sahte cesaretle eleştiri süsü verenlerin maskesini düşürüyor, hakikati ve adaleti savunmanın yollarını gösteriyoruz. Çünkü hakikati çarpıtmak ve ümmeti küçümsemek, asla cesaret değildir; tam tersine zillet ve omurgasızlıktır.
       Her dönemde, Müslümanların zaaflarını ve hatalarını bahane ederek İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık eden bir zümre olmuştur. Bunlar, kendi kimliklerini gizlemek için Müslüman görünüp aslında küfrün safında yer almayı marifet sayarlar. İsimleri, unvanları veya makaleleri bir değer taşımadığı için anmaya değmez; çünkü amaçları hakikati dile getirmek değil, düşmanlıklarını aklamak ve İslam karşıtlığını beslemektir.
        Bir Müslüman’ın hatasını gündeme getirmek elbette mümkündür; ama bunu İslam’a husumet, Müslümanlara nefret ve ümmeti küçültme maksadıyla yapmak sahtekârlığın en büyüğüdür. Tarih boyunca kim Müslüman’a kılıç çektiyse, bu gibiler kalemini onların lehine oynatmış, kim İslam’a savaş açtıysa, onların safında yer almıştır.
        Kendisine sorsan ‘Müslümanım’ der; ama Müslümanların yanında değil, her daim karşısında durur. Bu tiplerin en belirgin özelliği omurgasızlık ve zilleti benimsemeleridir. Hakkı söylemekten aciz, ama batılın sözcülüğünde gayet cesurdurlar. Müslümanların kusurlarını sahte bir cesaretle koca bir makale diye pazarlamaya kalkışırlar. Bu da gösteriyor ki aslında Müslüman’a değil, Müslüman düşmanlarının gönlünü hoş etmeye çalışıyorlar.
    “İslam sanki yalnız bize mi geldi?.. Bize tek üzüm size koca salkım!..” diyorsunuz. Önce derim ki, sizi bu kadar bağırtan ve pervasızlaştıran Rabbime şükrediyorum; fakirlik edebiyatının devri artık bitti. Müslümanlara saldırmakla aslında “dervişin fikri neyse zikri de odur” sözlerinde olduğu gibi Müslümanlara karşı içinizdekini kusuyorsunuz.
        Evet, İslam yalnız bize gelmedi; bütün insanlığa geldi. Ama siz, Müslümanların zenginliğini bahane ederek İslam’ın mesajını küçümsemeye kalkıyorsunuz. Oysa bizim için mesele malda değil, ahlakta ve adalettedir. Malın da fakirliğin de imtihan olduğunu bilmeyenlerin, İslam’dan ve Müslümanlardan söz etmeye hakkı yoktur.
   Deveyi hatırlatmakla Müslümanları küçülteceğinizi zannediyorsunuz; ama bilmezsiniz ki İslam, deveden uçağa, çölden şehre, her çağa yön verecek evrensel bir nizamdır. Milyon dolarlık otomobillere binip devenin faziletini anlatan Müslümanlar diyorsunuz; bizim için mesele, otomobil ya da deve değil, emaneti korumaktır.
    ‘Kahvaltıda havyar yiyen Müslümanlar(!), çörek otunun şifasını anlatıyor…’ diyorsunuz. Oysa çörek otunun şifalı olduğunu söyleyen herkes, yani doktorlar da aynı şeyi ifade ediyor; yasak yoktur. Amacınız hakikati göstermek değil, Müslümanları küçümsemek ve alay konusu yapmak.
    ‘İtalya’dan, Fransa’dan marka giyen Müslümanlar(!), Peygamber’in hırkasını anlatıyor…’ diyorsunuz. Oysa Peygamber (sav), Hristiyan devlet adamlarından elbise alır ve giyerdi; markanın Fransa malı olması Müslümanların giymesine engel değildir. Biz Müslümanlar için esas olan hırka değil, onun sünnetidir. Hırkaya önem verenler ise sizin gibi bidat ve hurafeler içinde yüzenlerdir. Maksadınız başkadır; gerçekleri çarpıtmak ve Müslümanları küçümsemek peşindesiniz.
     ‘Köşklerde, dubleks villalarda, saraylarda oturan Müslümanlar(!), Peygamber’in kerpiç evini anlatıyor…’ diyorsunuz. Siz Müslümanlara sefaleti reva görürken, İslam düşmanlarının lüks içinde olmasını mübah sayıyorsunuz. Oysa Peygamber’in kerpiç evi, yaşadığı dönemin şartlarına uygundu; bugün ise Allah helal olanı kullanmamızı emreder.
    ‘Hastalanınca Amerikan Hastaneleri’nde tedavi olan Müslümanlar(!), hacamatın faydalarını anlatıyor…’ diyorsunuz. Oysa yabancı doktorlara görünmek veya en iyi hekimlerde tedavi görmek yasak değildir. Hacamat ise o dönemde tedavi amaçlı uygulanmıştır; ayrıca bunu sünnet olarak söyleyen de yoktur.
     ‘ABD vatandaşlığı almak için kuyrukta bekleyen, Amerika’da doğum yaptıran Müslümanlar(!)…’ diyorsunuz. Mekke zaten korunmuş ve harem toprağıdır. ABD vatandaşlığından istifade eden bir Müslüman, imkanını kullanmıştır; maksadınız Müslümanları küçümsemek ve kendi önyargınızı tatmin etmektir.
     ‘Her yıl Yunan adalarına, Miami’ye, Dubai’ye tatile giden Müslümanlar(!), Haccın hikmetlerini anlatıyor…’ diyorsunuz. İbadeti riya ile anlatanlar zaten sevaptan mahrum kalır; mesele samimiyet ve ihlâstır. Sizin anlatmaya çalıştığınız, çekememezlik ve kinden başka bir şey değildir.
     ‘Siyasi torpiller, torpil ve rüşvet ile imam-müezzin seçen Müslümanlar(!), Bilal’i Habeşi’nin güzel sesini anlatıyor…’ diyorsunuz. Oysa Bilal’in sesi Peygamber’in iradesi ve imzasından geçmiştir; bundan niye gocunuyorsunuz? Hem sen “Müslümanlar” diye başlıyorsun da sen hangi dindensin? Merak ediyorum.
  Benim aziz halkım! Bu martavalları yutmayın. Müslüman’ın imkânını küçümseyip, faziletini inkâr etmeye çalışanlar, aslında sizin imanınıza ve ahlakınıza göz dikmiş hainlerdir. Kendi zihniyetinizdeki zihniyetin Türkiye’yi nasıl talan ettiklerini, milletimizin malını nasıl gasp ettiklerini ve hiçbir hizmet götürmediklerini söz konusu etmeyenlerin konuşma hakkının olduğuna şaşarım! Onlar, kendi zilletlerini ve kıskançlıklarını saklamak için sahte cesaret takınıyor; sizin ferasetinizle alay ediyor. Biliniz ki, hakikati çarpıtmakla Müslüman’ı küçümsemeye çalışanlara teslim olanlar ne dünya ne de ahirette kurtuluşa erebilir. İman, ahlak ve adalet bizim sarsılmaz kalkanımızdır; bu kalkanı yıkmaya çalışanlara asla izin vermeyin!
Muhammed Zeki Mirzaoğlu
Araştırmacı Yazar

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.