Amerika’nın Savunma Bakanlığı’nı “Savaş Bakanlığı” olarak adlandırması, aslında dünyaya savaş ilan ettiğinin ve ne kadar saldırgan bir politika izlediğinin açık bir göstergesidir.
Demokrasi ve özgürlüklerin beşiği olarak sunulan bu ülke, her fırsatta “ülkelere demokrasi götüreceğiz” naraları atarken, ekonomik çıkarlarını ön plana koymakta ve müdahaleleriyle milyonlarca insanı etkilemektedir.
Bu durum, bazı çevrelerin Müslümanları saldırgan ve yayılmacı göstermeye çalışmasının ne kadar sığ ve gerçek dışı olduğunu da ortaya koymaktadır.
Oysa İslam tarih boyunca saldırgan bir ideoloji olarak değil, savunma ve adalet temelinde bir yol haritası sunmuştur. Kur’an, Müslümanların yalnızca kendilerine saldıranlara karşı savaşmalarını emreder:
“Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez.” (Bakara:190)
Hz. Peygamber’in hayatı boyunca gerçekleştirdiği 27-28 savaş ve 60’a yakın seriye düzenlemesi, bu prensip çerçevesinde şekillenmiştir. Tüm bu savaşlar, saldırıya uğrayan Müslüman toplulukları korumak ve adaleti sağlamak amacı taşımıştır. Tarihî kaynaklar, bu savaşların gerekçelerini detaylı şekilde kaydetmiş ve hiçbirinin saldırganlık amacı taşımadığını açıkça göstermiştir.
Hz. Peygamber’in savaşlardaki ölçülülüğü ve adaleti, yalnızca düşmanlarına değil, kendi topluluğuna da bir örnek teşkil etmiştir. Ölü sayısı her iki tarafta toplam 916 kişiyi geçmemiştir; bu rakam, savaşların sınırlı ve savunma eksenli olduğunu ortaya koymaktadır.
Temel amaç kan dökmek değil, toplumsal adaleti tesis etmek ve özgürlükleri güvence altına almaktır. Bu anlayış, kısa sürede pek çok insanın gönüllü olarak İslam’ı benimsemesine yol açmıştır.
Kur’an, Müslümanların hak ve özgürlükleri koruma mücadelesini şöyle açıklar: “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.” (Muhammed:7)
Bugün Filistin’de yaşananlar ve Müslümanlara yönelik topyekûn saldırılar, tarihsel tecrübeler ışığında değerlendirildiğinde, İslam’ın savunma ve adalet ilkelerinden kaynaklanan direnişini yeniden hatırlatmaktadır.
Müslüman toplumlar, zulme uğradıklarında haklarını savunmuş, özgürlüklerine sahip çıkmış ve hiçbir zaman saldırgan bir ideoloji olarak hareket etmemiştir.
Siz İslam’ı ve Müslümanları boğduğunuzu zannediyorsunuz; fakat Allah, öldürdüğünüz Müslümanların bin katı kadar sizden İslam’ı kabul etmesini sağlıyor.
Avrupa’da insanlar fevç fevç Müslüman oluyor ve bütün Batılı ülkeler ayakta kalırken, İsrail ve destekçisi Amerika yalnızlaşıyor. Allah’ın hikmetinden sual edilmez; O, zulmedenlerin planlarını boşa çıkarır ve hak yolunu her zaman muhafaza eder.
Kur’an’da da bu hakikat şöyle ifade edilir: “Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.” (Enfal:10)
Müslümanların karşılaştığı zorluklar ne kadar büyük olursa olsun, tarih ve inanç onlara yol göstermektedir. Direniş, sabır ve kararlılıkla birleştiğinde, Allah’ın izniyle hak ve özgürlüklerin tesisi mümkün olmaktadır.
Tarih, adaletin ve sabrın er ya da geç galip geleceğini göstermiştir; tıpkı Salahaddin döneminde olduğu gibi, zulme karşı haklı olanın üstünlüğü kaçınılmazdır.
Hz. Peygamber ve sahabelerin örnekleri, günümüz Müslümanlarına rehberlik etmeye devam etmektedir. Filistin’den dünyanın diğer köşelerine kadar yaşanan
mücadeleler, adalet, özgürlük ve savunma ilkelerinin evrenselliğini ortaya koymaktadır. Müslümanlar, karşılaştıkları zorluklar karşısında sabırlı ve kararlı oldukça, Allah’ın desteğine güvenebilirler; çünkü O, her zaman zulmedenlerin planlarını boşa çıkarır ve haklı olanı korur.
Sonuç olarak; tarih, İslam’ın hiçbir zaman saldırgan bir ideoloji olmadığını, yalnızca adalet ve savunma temelli bir yaşam çizgisi izlediğini göstermektedir.
Hz. Peygamber’in ve sahabelerin örnekleri, Müslümanlara yalnızca geçmişin değil, bugünün de rehberi olmaktadır. Filistin’den Avrupa’ya, dünyanın dört bir yanındaki Müslüman topluluklar, zulme karşı sabırla ve kararlılıkla direnmekte; hak ve özgürlüklerini korumaktadır.
Allah’ın hikmetiyle, her baskı ve saldırı, İslam’ın ve Müslümanların gücünü artırmakta; zulmedenler yalnızlaşmakta ve planları boşa çıkmaktadır. Bu gerçek hem geçmişin hem de bugünün direniş ve inanç öyküsüdür: Sabır, adalet ve özgürlük mücadelesi her zaman kazanacaktır. Vesselam.
Muhammed Zeki Mirzaoğlu
Araştırmacı yazar