Yeni eğitim–öğretim yılına girerken okulların manzarası iç açıcı değil. Öğretmen atama sürecinde yaşanan sıra çalıştırma ve il emri uygulamaları, birçok ilde ciddi bir öğretmen açığı doğurdu. Bunun üzerine yıllardır bitmeyen personel eksikliği ve okulların onarım–tadilat ödenek sorunu eklenince tablo daha da ağırlaştı.
İŞKUR üzerinden sağlanmaya çalışılan temizlik personeli ihtiyacı bu yıl iyice yetersiz kaldı. 450 civarında okulun bulunduğu bir ilde yalnızca 267 TYP personeli görevlendirildi. Bir personeli bile az bulan okullar varken, kimi okullara tek bir kişi dahi verilmedi. Bu hafta eksikliği telafi etmek için İŞKUR personeli devreye sokulacak ama bu kez de haftada üç gün çalışma düzeniyle IUp la çözülmeye çalışılacak.Geçen sene bu sistemle beklentinin altında kalınca Türkiye geneli istifalar geldi…Çünkü parasal tatminden uzaktı bu uygulama.
Yani çözüm değil, pansuman.
Öğretmen açığını okulların açılışına kadar ötelemek, yöneticileri velilerle karşı karşıya getirdi. Telefonlara cevap verilemez hale gelindi; çünkü çözümsüzlük diz boyu. Milli Eğitim sorumluları “personel var da biz mi vermiyoruz?” diyerek topu taca atıyor. Taca atıyor ama bir daha atacak kimse yok. Okul yöneticileri bütçe derdindeyken onlara “çözümü siz bulacaksınız” deniyor. Nereden tutsanız elde kalan bir tablo…
Okullar, öğretmensiz, personelsiz ve bütçesiz bir şekilde eğitime hazırlandı.Bağış alma yetkisi olan okullar bile, işin gönüllülük esasına dayalı olması nedeniyle eksiklerini kapatmakta zorlanıyor. Yapay zekânın konuşulduğu bir çağda okullar hâlâ en ilkel sorunlarla uğraşıyor. Veliler, “kayıt parası, bağış, katkı payı” gibi taleplere haklı olarak tepki gösteriyor. Ancak bu tablo, veli ile okul yöneticilerini karşı karşıya getiren, iyi niyetten uzak bir sistemin ürünü.
Bugün okul yöneticileri, vezne memuru, muhasebeci, müteahhit ve temizlik görevlisi rollerine sıkıştırılmış durumda. Medyaya yansıyan, elinde boya fırçası, kazma, kürek tutan öğretmen ve idareciler aslında meselenin vehametini ortaya koyuyor. Hangi başka meslek grubunda böyle bir tabloyla karşılaşmak mümkün?
Siyasetiyle, kurumlarıyla, yöneticileriyle plansızlık diz boyu. Halkın da sabrı tükendi, sinir uçları kalmadı.
Evet, manzara net:
Dert çok, derman yok.