Gece yarısından sonra sakin kafayla yazmayı severim. Ortalık sakinleşince düşünceler de berraklaşıyor. Bu gece de aslında başka konular vardı aklımda; ama yatsı namazına hazırlanırken birden içimden geçenleri siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim. Çünkü çok sık görüyorum: Nice insan namaza başlamak istiyor; ama ya “Hazır değilim” diyor, ya “Tembelliğimden olmuyor” diyor ya da “Yarın başlarım” deyip sürekli erteliyor.
Oysa, nasıl ki İnsan bedeni başsız olamıyorsa; Müslüman da namazsız olmaz.
Evet, biliyorum… “Müslümanız” diyoruz; ama iş namaza gelince çoğumuz ya terk etmişiz ya da arada bir kılıp geçiştiriyoruz. Aslında kalbimizin derinlerinde hep bir özlem var. Namaza dönmek istiyoruz, biliyorum. Ama o ilk adımı atmıyoruz, atamıyoruz. Hep erteliyoruz, hep bir bahanemiz oluyor.
Düşünsenize; dünya işleri için böyle mi davranıyoruz? Sabah işe geç kalınca “Hazır değilim” deyip geri dönüyor muyuz? Ya da bir arkadaşla buluşmada “İçimden gelmiyor” deyip gitmiyor muyuz? Hayır! Çalışıyoruz, yoruluyoruz, bazen hastayken bile kalkıp işimize gidiyoruz; çünkü dünya işleri için “tembellik” yapmıyoruz. Peki neden en kıymetli şey olan namaz için bahanelere sığınıyoruz?
Bir de hep duyduğum bir söz var:
“Evet, belki namaz kılmıyorum; ama namaz kılan nice hırsız, yolsuz, dolandırıcı ve kul hakkına girenler var. En azından onların yaptığı kötülükleri yapmıyorum.”
Değerli kardeşim, inanın bu şeytanın en tatlı tuzaklarından biri. Onların yaptığı seni bağlamaz. Onların sahtekarlığına bakıp da kendini rahatlatma. Bizim örneğimiz onlardan biri değil; bizim örneğimiz, her adımıyla bize yolu gösteren Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve bize ışık olan Kur’an’dır.
Bir de şu “Hazır değilim” bahanesi var. Kardeşim, insan ölüme hiç hazır olur mu? Ölüm geldiğinde “Dur biraz, hazır değilim” deme hakkın olacak mı? Dünya işlerini hazır olmadan da yapıyoruz. Çoğu zaman korka korka, çekine çekine giriyoruz işlere; ama yapıyoruz. O halde namaz için neden hazır olmayı bekliyoruz? Hazırlık dediğin zaten namazın kendisiyle olur.
Çok değerli kardeşim; samimi söylüyorum: Erteledikçe erteliyorsun ve farkında olmadan içindeki o istek de zayıflıyor. Şeytan sana hep “yarın” dedirtiyor. O yarın hiç gelmiyor. İşte bu yüzden “tam zamanı” dediğimiz an aslında hep “şimdi.”
Ne olur güzel kardeşim, bir kez olsun sadece ve sadece kendin için bir şey yap ve şimdi kalk. Evet, şu an. Bu satırları okurken. Abdestini al ve namaza başla, ilk rekatını kıldığında göreceksin ki yıllardır sırtında taşıdığın yük bir anda hafifleyecek. Kalbin rahatlayacak, için huzurla dolacak. Namaz bir angarya değil, Rabbimizin bize hediye ettiği bir buluşma anı.
Ve güzel kardeşim son olarak senden bir ricam olacak; namazdan kalkınca ellerini aç, Gazze’deki mazlumlar için, dünyanın dört bir yanındaki yetimler için, hasta olan, çaresiz kalan kullar için dua et. Çünkü belki senin içten bir duan bir mazlumun gözyaşını dindirecek, bir yetimin yüzüne gülümseme olacak.
Güzel Kardeşim, lütfen erteleme artık. Hayat çok hızlı geçiyor. Biz ömrümüzü bekletirken ömür bizi beklemiyor. Kalk ve kıl. Şimdi tam vakti. Rabbim, kabul etsin!