Bir konu beni rahatsız ettiği zaman uyumakta epey zorluk çekiyorum, ta ki kalemi elime alıp içimi satırlara dökene dek… İşte yine beni rahatsız eden ve uykularımı kaçıran bir mesele karşısında satırların diliyle konuşmak istedim.
Not: Aşağıda paylaşacağım satırlar, bana gelen mesajlardan yalnızca birkaçıdır. Gönderenlerin isimleri ve özel bilgilerini gizledim, onun dışında mesajları olduğu gibi aktarıyorum.
Ferit kardeşim selamünaleyküm.
Adım …
Batman derneği vesilesi ile tanıyorum sizi.
Allah hepimizin çocuklarını korusun, muvaffak etsin inşallah.
Benim başarılı bir kızım var. Şu an … üniversitesi … bölümünde tahsilini yapıyor. İki sene hazırlığı vardı, başarıyla bitirdi. Bu sene artık birinci sınıfa başlayacak.
Ben inme (felç) geçiriyorum, tedavi görüyorum.
Ben çalışıyorken sorun yoktu, ancak şu an zorlanıyorum.
İmkânlar dâhilinde sizin referans olabileceğiniz bir firma veya kurumdan, örneğin … veya … gibi iş insanlarımızdan kızıma bir burs imkânı olabilir mi? Selamlar.
Sayın Ferit hocam, inşallah iyisinizdir efendim. Yeni öğretim dönemi başlıyor. Öğrenim gören evlatlarıma az çok demeden burs vermek isterseniz ve çevrenizde burs vermek isteyen olursa aklınızda olmak isteriz. Duyarlı biri olduğunuzu biliyorum. Bu konuda sadece ricamız olabilir. Zorda olmasam rahatsızlık vermezdim. Her şey üst üste geliyor efendim. Bu arada eşim maddi imkânsızlıklardan dolayı evi terk etti. Evlatlarıma hem analık hem babalık yapmaya çalışıyorum. Babam demans oldu, anam da dizlerinden yürümekte zorlanıyor. Onlarla da ben ilgileniyorum. Gündelik işlere gidiyorum ancak yeterli olamıyorum. Evlatlarımı okutmak için bu mücadelede bana yardımcı olursanız mesud bahdiyar olurum efendim. Sağlıcakla kalın, saygılarımla.
Hayırlı günler abe. Ben 7 çocuk annesiyim. Eşim çalışmıyor, ihtiyaç sahibiyim. Allah rızası için bana da yardım edin. Bu mesajıma kayıtsız kalmayın, şimdiden Allah razı olsun.
Bu satırlar, bana ulaşan mesajlardan sadece üçü… Ama aslında bir ülkenin ruh hâlini, içten içe duyulan sızısını anlatıyor. Mesajlara dökülmüş bu cümleler, yalnızca kişisel bir yardım çağrısı değil; sessizce büyüyen bir toplumsal dramın aynasıdır.
Çaresizliğin dili çok yalındır. Kıvrak kelimelere, tumturaklı cümlelere ihtiyaç duymaz. Bir anne “Allah rızası için” der, bütün hikâye anlaşılır. Bir baba, felçli hâlde kızının eğitimini sürdürmek için kapı kapı dolaşır; işte orada toplumun tüm yaraları birden açığa çıkar.
Bugün ne yazık ki memleketin dört bir tarafında bu feryatların yanında yükselen başka bir dil var: Gösterişin, şatafatın, tüketimin dili… Saraylara benzeyen makam odaları, milyonların harcandığı açılışlar, protokol sıralarında sergilenen kibir, lüks araçların arkasında unutulmuş hayatlar… Bir yanda anneler gündelik işlerde yorulup evlatlarına harçlık yetiştirmeye çalışırken, öte yanda bir gecelik eğlencelerde servetler saçılıyor.
Toplumun iki yüzü arasında açılan bu uçurum her geçen gün büyüyor. Bir tarafta onuruyla yaşamak için dişini sıkan, “rahatsızlık vermemek” adına bile yardım isterken mahcup olan insanlar… Öte tarafta halkın gözünün içine baka baka yapılan gösterişli şovlar.
Ve işin en acı yanı şu: Bu ülkede gerçek hayatı anlatan şey artık protokol konuşmaları değil; bir annenin, bir babanın utana sıkıla yazdığı bu mesajlardır. Çünkü onlar süslenmemiştir, makyajlanmamıştır, “basına servis” edilmemiştir. Hayatın en yalın hâlidir o cümleler.
Biz, bu sesleri duymadığımız sürece hangi yatırımı, hangi projeyi, hangi töreni konuşursak konuşalım, aslında büyük bir yalanın içinde dolaşıyor olacağız. Çünkü gerçek, bir çocuğun okul masraflarında, bir annenin gündelik işlerde tükenen bedeninde, bir babanın tedavi masrafları arasında kayboluyor.
Elbette yardımlar yapılıyor, devlet kurumları ihtiyaç sahiplerine az da olsa ulaşıyor; fakat mesele, bunun ne kadar yeterli olduğudur. Maksadım muhalefet etmek ya da birilerini hedef göstermek değil. Vurgulamak istediğim şey; geleceğimizin inşasının, toplumun refaha kavuşmasıyla ve çocuklarımızın güzel şartlar altında okuyabilmesiyle mümkün olacağıdır.