Sessizliğin İçinde Yankılar
Bazen insan, kendi yüreğinin en sessiz köşesinde yankılanan sesleri dinlemeye mecbur kalır. Dünya, telaş içinde akıp gider; insanlar konuşur, kahkahalar atar, telaşla bir yerlere yetişir. Oysa sen, kalabalığın ortasında bir yabancı gibi susarsın. Suskunluğun, yeryüzünde duyulan en ağır sestir.
İçinde sakladığın yükler, hiçbir çığlıkla dışarı çıkmaz. Sadece gözlerinle konuşursun; gözlerin, ağlamaktan yorulmuş, ama hâlâ saklamayı bilen derin kuyular gibidir.
—
Zamanın Kırık Aynası
Zaman, elini tuttuğun an kayıp giden bir su gibidir. Çocukluğunun kokusunu, gençliğinin telaşını, umutlarının ilkbaharını birer birer alır senden. Geriye dönüp baktığında, ardında sadece kırık bir ayna kalmıştır. O aynaya bakarsın; yüzünde çizgiler, kalbinde suskunluk, gözlerinde yarım kalmış hayaller…
Bir ömür, aslında “keşke”lerin gölgesinde büyür.
Keşke daha çok sevilseydim.
Keşke daha cesur olsaydım.
Keşke susmasaydım.
Ama zaman, ne duygularını geri verir, ne de hatalarını affeder.
—
Kalabalıkların İçinde Yalnızlık
Bazen en büyük yalnızlık, kalabalık sofralarda yaşanır. Masanın etrafı doludur, sesler yüksektir, kahkahalar ardı ardına gelir. Ama sen, çatalına dokunmaz, tabağına bakarsın. Gözlerinde görünmez bir perde vardır; kimse arkasında saklı yaralarını göremez.
İnsanlar, birbirine görünmek için yaşar. Sen ise, görünmeden var olmayı öğrenmişsindir. En acısı da budur: Kimse seni anlamasa da, sen herkesin yükünü hissetmekten yorulmazsın.
—
Kaybolan Sesler
Hayat, insana en çok özlenen sesleri unutturur. Çocukken kulağına ninni söyleyen annenin sesi, bir dostla paylaşılan kahkaha, bir sevgilinin “gitme” diye fısıldaması… Zamanla silinir, bulanıklaşır.
Ama gece olduğunda, rüzgârın uğultusunda, o sesleri yeniden duyar gibi olursun. Kulakların bir anlığına kandırır seni. Oysa bilirsin: Ne kadar özlersen özle, o sesler artık hayata karışmış, yıldızların soğuk sessizliğine emanet edilmiştir.
—
İçteki Çocuk
Her insanın içinde saklı kalmış bir çocuk vardır. Koşmak, gülmek, doyasıya sevilmek isteyen o çocuk, zamanla susturulur.
“Büyü” der dünya.
“Güçlü ol” der insanlar.
“Ağlama” der kalabalıklar.
Ve o çocuk, odaların köşesine siner, gözyaşlarını içine akıtır. Yetişkin olmanın yükü ağırlaştıkça, içindeki çocuğun sesi kısılır. Ama gece, yalnız kaldığında o çocuğun hıçkırıklarını duyarsın. İşte o zaman anlarsın: İçindeki çocuk, senin en sahici halindir.
—
Gecenin Kara Aynası
Gece, insanın en büyük imtihanıdır. Gündüz oyalandığın her şey, gece karanlıkta üzerine çöker. Yatağa uzandığında, kalbinin çarpıntısı dışında hiçbir şey duyulmaz. Bütün maskeler düşer; sahte gülüşler, zoraki konuşmalar, mecburiyetlerden örülmüş günler…
Gece, seni senden başka kimsenin görmediği andır. Ve işte o anda, insan en çok kendinden kaçmak ister. Ama kaçacak yer yoktur. Gözkapaklarının ardında bile hüzün saklıdır.
—
Kırılan Umutlar
Umut, bir cam parçası gibidir. Kırıldığında, ne kadar toplasan da elini keser. Bir zamanlar göğe yükselmek isteyen hayallerin vardır. Bir ev, bir yol, bir sevgili, bir gelecek… Hepsi birer yıldız gibi gözünün önünde parlar. Ama hayat, o yıldızları birer birer söndürür.
Yine de tuhaf bir şeydir: İnsan, defalarca kırıldığı halde yeniden umut etmeyi bırakmaz. Çünkü kalbin en inatçı yanı, hep yeniden ışığa dönmek ister.
—
Hatıraların Gölgesinde
Geçmiş, insanın omzuna asılı duran görünmez bir çanta gibidir. İçinde eski fotoğraflar, yarım kalmış mektuplar, unutulmuş gülüşler vardır. Bazen bir çekmeceden çıkan sararmış bir kâğıt, seni yıllar öncesine taşır. O an anlarsın: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
İnsanlar değişir, yollar ayrılır, evler yıkılır. Ama hatıralar… Hatıralar asla terk etmez. Onlar, ruhunun en ıssız köşelerine kazınır.
—
Suskunluğun Öğretisi
Hayat, insana en çok susmayı öğretir. Söylemek istediklerini saklarsın, hayallerini içine gömersin, gözyaşlarını başkalarından gizlersin. Zamanla anlarsın ki, en büyük çığlık sessizliktir.
Çünkü sözler unutulur, insanlar gider, anılar bile silikleşir. Ama suskunluğun içinde büyüyen hisler asla ölmez. Onlar, kalbinin en derin kuyusunda, suya dokunmadan duran taşlar gibi hep orada kalır.
—
Sönmeyen Işık
Ve bütün bunların sonunda… Yalnızlık, hüzün, kayıplar ve kırık umutların ardından bile insanın içinde küçücük bir ışık kalır.
Belki bir gün…
Belki bir yerde….
Her şey yeniden güzel olacak.
O küçük ışık, seni hayata bağlayan tek şeydir. Ne kadar karanlık olursa olsun, sönmeyen o kıvılcım, kalbinde hep yanar. Çünkü insan, acıların ortasında bile umudu bırakmayan tek varlıktır.
—
Mehmet Sebih Altun