2050 YILINA MEKTUP
Sevgili 2050,
Sana yazarken gözlerimin önünde solmuş ormanlar,
Kuruyan nehirler ve nefesi daralmış bir dünya var.
Biz, 2025’in insanları,
Bir yanımızda beton kuleler,
Diğer yanımızda hâlâ direnmeye çalışan bir çiçek açışıyla yaşadık.
Dilerim ki senin çağında;
Toprak yeniden can bulmuştur,
Gökyüzü dumanlardan arınıp saf maviye kavuşmuştur.
Çocuklar, serin bir rüzgârın esintisiyle gülümseyebilmiştir.
Ve denizler, dalgalarında balıkları, martıları ve umutları
Birlikte taşıyabilmiştir.
—
Ey 2050,
Bizim günlerimizde insanlar birbirini “öteki” diye ayırdı.
Dinler, diller, renkler, sınırlar birer duvar oldu.
Ama bazı kalpler, bu duvarların ötesine ses verdi.
Bizden sana kalan en büyük miras,
İnsanı insan olduğu için sevebilme çabasıdır.
Dilerim senin zamanında:
Irkların, bayrakların ve isimlerin gölgesinde
Kimse hor görülmez.
Herkes, kalbinin ışığıyla tanınır.
Ve insanlık, tek bir aile olmanın sıcaklığını
Gerçekten hissedebilir.
—
2050, senin sessiz gecelerinde
Topların gürültüsü değil,
Çocuk ninnilerinin melodisi duyulsun isterim.
Bizim çağımızda savaşlar vardı;
Gökyüzünde kuşlar yerine savaş uçakları, yağmur yerine çocukların üzerine adeta ölüm yağıyor.
Kimi toprak için, kimi petrol için, kimi gurur için kimi de sırf öldürmek için.
Ama aslında her savaş,
Bir annenin kalbini parçaladı,
Bir çocuğun gülüşünü çaldı.
Senin günlerinde barış,
Kâğıtlara yazılan bir dilek değil,
Gündelik hayatın doğal bir nefesi olsun.
İnsanlar silahları değil,
Şiirleri, şarkıları ve umutları paylaşsın.
—
Bizim yüzyılımızda makineler hızla çoğaldı,
Yapay zekâ, robotlar, göğe yükselen uydular…
Kimi zaman korktuk,
“Acaba makineler bizi unutturur mu?” dedik.
Ama aynı zamanda umutlandık:
“Belki de makineler, bize daha insanca yaşamayı öğretir” dedik.
Senin çağında bilim,
Sadece makineyi değil, vicdanı da büyütsün.
Teknoloji, kalpleri ayıran değil,
Kalpleri birbirine bağlayan köprü olsun.
Ve insan aklı,
İnsanın kalbini hiç geride bırakmasın.
—
Sevgili 2050,
Bizim gözlerimiz, açlık çeken,
Savaşın ortasında kalan,
Gözyaşıyla büyüyen çocuklar gördü.
Onların gözleri birer soru işaretiydi:
“Bizi neden korumuyorsunuz?”
Dilerim ki senin günlerinde
Çocuklar sadece oyun oynar.
Ellerinde oyuncak taşır,
Taş değil.
Avuçlarında kalem tutar,
Silah değil.
Onların gülüşleri gökyüzüne çiçek açar,
Ve hiçbir çocuk, yatağa aç girmez.
—
Sevgili 2050,
Bu mektup bir şiir mi, bir dua mı,
Yoksa bir vasiyet mi, bilmiyorum.
Ama sana kalan tek şeyin
Umut olduğunu biliyorum.
Biz sana ulaşamıyoruz belki,
Ama kalemimiz, yüreğimiz, hayallerimiz
Seninle yaşıyor.
Dilerim senin günlerinde,
İnsanlık kendine yakışan bir olgunluğa kavuşur.
Doğa yeniden nefes alır,
Barış bir günlük rüya değil,
Bir ömürlük gerçek olur.
Ve sen, 2050,
Bizden daha bilge,
Bizden daha merhametli,
Bizden daha insan olursun.
Sevgiyle, umutla,
2025’in yorgun ama inanan kaleminden.
….
Mehmet Sebih Altun
msebihaltun@gmail.com