Sınav Öğrencisi Velisi Olmak: Bir Aile Dramı

Yayınlama: 07.09.2025
A+
A-

Türkiye’de çocuğunuz liseye ya da üniversiteye hazırlanıyorsa, artık sadece bir veli değilsiniz; bir koç, bir rehber, bir motivasyon kaynağı, hatta çoğu zaman bir kriz yöneticisisiniz. “Sınav öğrencisi velisi olmak” öyle bir yolculuk ki ailedeki herkes için büyük bir dayanıklılık testi.

Veliler sabah kahvaltıda hangi ekmeği yesin diye düşünmek yerine, “Bugün kaç test çözdün?” sorusunu soruyor. Akşam sohbetlerinde dizi replikleri yerine, deneme sınavlarındaki netler, sıralamalar, konu eksikleri konuşuluyor. Çünkü sınav öğrencisi velisi olmak, yalnızca çocuğun değil, ailenin de psikolojisini baştan aşağı dönüştüren bir süreç.

Türkiye’de çocuk yetiştirmenin en zor tarafı, çocukları sürekli bir yarışa sokmaktır. Daha kreşte başlayan “en iyi okul” yarışı, lisede “en yüksek başarı puanı”, üniversite sınavında “en iyi sıralama” baskısına dönüşür. Bu zincirin halkalarında boğulan gençlerin yanında, omuzlarında bu yükü taşıyan veliler vardır. Çoğu veli, çocuğunu motive etmeye çalışırken istemeden de olsa baskı unsuru haline gelir. “Sadece senin iyiliğin için” cümlesi, çoğu zaman gençlerin kulaklarında yankılanan bir uyarı alarmına dönüşür.

Öte yandan veliler de büyük bir yalnızlık yaşar. Sosyal çevrelerinde konuşmalar genelde çocuklarının sınav derecelerine, deneme başarılarına ve özel ders programlarına kilitlenir. “Haftada kaç saat ders çalışıyor?”, “Kaç net yapıyor?”, “Hangi kursa gidiyor?” gibi sorular, aslında bir tür gizli rekabet ilanıdır. Çoğu zaman bu sohbetlerin sonunda veliler kendini yetersiz, eksik, hatta suçlu hisseder.

Bir de işin ekonomik boyutu var. Dershane ücretleri, özel dersler, ek kaynak kitapları…

Ailenin bütçesi çoğu zaman sınav takvimine göre ayarlanır. Tatile gitmek yerine yeni bir deneme seti alınır, evdeki huzur sessiz bir “ders çalışma saati” uğruna feda edilir.

Ama işin en can alıcı kısmı, bu maratonun sonunda kazanılan “başarı”nın her zaman mutluluk getirmemesi. Kazanılan bir üniversite, girilen prestijli bir lise bile çoğu zaman çocuğun kendi istediği bir yol değildir; sistemin ve toplumun biçtiği “başarı” kalıbıdır. Bu da hem öğrencide hem de velide derin bir yorgunluk ve tatminsizlik yaratır.

Peki çözüm ne? Belki de ilk adım, başarıyı yalnızca sınav sonuçlarıyla ölçmeyi bırakmak. Çocuklarımızın kim olduğuna, neyi sevdiğine, nasıl bir insan olmak istediğine kulak vermek. Onlara güvenmek, kendi yollarını çizme cesaretini tanımak… Belki de en önemlisi, anne babalar olarak kendimize de şefkat göstermek.

Çünkü sınav öğrencisi velisi olmak, aslında hepimizin aynaya bakma biçimidir. Çocuklarımızın hayalleri için katlandığımız onca fedakârlık, çoğu zaman kendi korkularımızın ve toplumun beklentilerinin bir yansımasıdır.

Velhasıl, sınav öğrencisi velisi olmak, Türkiye’de bir ebeveynin yaşayabileceği en yorucu, en karmaşık, ama belki de en öğretici deneyimdir. Asıl mesele, bu yolculukta çocuklarımız kadar kendimizi de kaybetmemektir.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.