Richard Bach’ın eseri Martı Jonathan Livingston, yalnızca bir martının hikâyesi değil; azmin, disiplinin ve öğrenme tutkusunun sembolüdür. Jonathan, sürüsündeki diğer martılar gibi yalnızca karnını doyurmak için uçmakla yetinmez. O, uçmanın inceliklerini öğrenmek ister. Her başarısızlığında yeniden dener, düşer, kalkar, tekrar dener. Çünkü bilir ki ustalık, yalnızca tekrarla kazanılır. Bugünün öğrencileri için de durum farklı değildir: Başarı, ilhamla değil, tekrar eden gayretle gelir.
Günümüzde bilgiye ulaşmak hiç olmadığı kadar kolay. Ancak bu kolaylık, öğrenmeyi garanti etmez. Tıpkı Jonathan’ın gökyüzünde mükemmel uçuşu bulmak için defalarca kanat çırpması gibi, öğrencinin de zihinsel kaslarını güçlendirmek için tekrar yapması gerekir. Bir dersi yalnızca bir kez dinlemek veya okumak, konuyu anlamanın değil, yüzeysel bir tanışmanın göstergesidir. Gerçek öğrenme, hatırlamakla değil, hatırlamayı sürdürebilmekle ölçülür. Bunun yolu da düzenli çalışmak ve tekrardan geçer.
Martı Jonathan Livingston bize, öğrenmenin ve ilerlemenin yalnızca yetenekle değil, sabırla mümkün olduğunu hatırlatır. Jonathan, sürüsündekilerin alaylarına rağmen gökyüzünün sınırlarını zorlamaktan vazgeçmez. Her başarısızlık, onun için bir deneydir. Öğrenciler de aynı cesareti göstermelidir. Bir soruyu yanlış çözmek, bir konuyu ilk denemede anlamamak başarısızlık değil, öğrenmenin en doğal aşamasıdır. Asıl başarısızlık, denemekten vazgeçmektir.
Bilimsel veriler de Jonathan’ı doğrular niteliktedir. Eğitim psikolojisi araştırmaları, kalıcı öğrenmenin temelinde “tekrar”ın yer aldığını açıkça gösterir. Beyin, bilgiyi bir kez değil, birçok kez işlediğinde kalıcı sinir bağlantıları kurar. Buna “pekiştirme” denir. Düzenli aralıklarla yapılan tekrarlar, bilginin kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya geçmesini sağlar. Bu da sınav dönemlerinde panikle ezber yapmaya gerek kalmadan, bilgiyi kalıcı şekilde hatırlamayı mümkün kılar.
Jonathan’ın her uçuş denemesi, öğrencinin her tekrarına benzer. İlk denemede tökezlemek doğaldır. Ancak sabırla devam eden her çalışma, öğrenciyi biraz daha yükseğe taşır. Ne kadar sık tekrar edilirse, beyin o kadar sağlam bir öğrenme ağı kurar. Tıpkı Jonathan’ın rüzgârla dans edercesine özgürleştiği gibi, öğrenci de bilgiyi içselleştirdikçe öğrenmenin keyfini hissetmeye başlar.
Bugünün gençleri, çoğu zaman hız çağının tuzağına düşüyor. “Hemen öğrenmek” istiyorlar. Oysa gerçek başarı sabır ister. Jonathan’ın hikâyesinde olduğu gibi, hiçbir büyük uçuş kısa bir çabanın sonucu değildir. Her kanat çırpışı, her tekrar, bir sonrakine hazırlıktır.
Sonuç olarak, Martı Jonathan Livingston yalnızca bir kuşun özgürlük arayışını değil, insanın kendi potansiyelini keşfetme yolculuğunu anlatır. Başarı, rastlantıların değil, bilinçli tekrarların ürünüdür. Eğer öğrenme yolculuğunda yükseklere çıkmak istiyorsan, Jonathan gibi korkmadan dene, hata yapmaktan çekinme ve tekrar et. Çünkü gökyüzü, azimle kanat çırpanların yeridir.
Eğitim Danışmanı Abdullah Basmacı