Eşler Arası İletişim (5)

Yayınlama: 04.05.2025
A+
A-
     İletişimin gücü, eşler arasında sevgi, saygı ve anlayışın teminatıdır. Ancak dilin yanlış kullanımı, huzurun dağılmasına neden olabilir. Bu yüzden, bazen konuşmak kadar susmak da ilişkiyi kurtarır.  İletişim sorunları ile beraber beklenen yanlış anlamalardan dolayı eşler arasındaki iletişimin sağlıklı ve etkili olabilmesi için ilk adım konuşmadır.
     İkisi arasındaki ilişki sebebiyle, konuşma kişinin akli seviyesiyle birlikte fikir yapısını da gözler önüne seren pürüzsüz bir ayna gibidir, insanı insan yapan dilidir. “Kişinin dili, onun yarısıdır, /Kalbi de öbür yarısı. / Geriye ancak, et ve kanın şekli kalmıştır.”
     Konuşmak, insanlar arasındaki iletişimi, muhabbeti ve anlaşıp kaynaşmayı sağlayan önemli bir lütuftur. Söyleyeceklerimizi güzel üsluplarla ulaştırabiliriz. Bir bireyin kullandığı dil ve üslup son derece önemlidir. Yapıcı da olabilir yıkıcı da olabilir.
     Hz. Peygamber; “Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iffet ve namusunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm.”(Buhari) “En faziletli kimdir?” sorusuna, “dilinden ve elinden Müslümanların emniyette olduğu kimsedir.”(Müslim) demiştir.
     Eşlerin birbiriyle konuşmaya çok ihtiyaçları vardır. Bu yaratılıştan gelen bir durumdur. Tıpkı bir arabanın deposundaki yakıtı yaktıktan sonra ortaya çıkan atığı egzozundan dışarıya atması gibi. Benzer şekilde, kişi beyni içindeki muhakeme, fikir, yorum, mukayese, öneri gibi bilişsel üretim atıklarını ağız yoluyla bedeninin dışına çıkarmak zorundadır. Çünkü ağız, dil bizlerin dış dünyaya açtığımız kapılarımızdır.
     Kadın stres altına girdiğinde içgüdüsel olarak duyguları ve onlara bağlantılı tüm sorunları hakkında konuşmak ister. Konuşmaya başladığında herhangi bir sorununa öncelik tanımaz. Huzursuzsa, büyük küçük her şey onu rahatsız etmektedir. Sorunlarına ivedi çözümler bulmaktan çok, kendini ifade ederek ve anlayış görerek rahatlama arayışındadır. Sorunlarını gelişi güzel dile getirerek üzüntüsünü hafifletir.
     Ağzınızdan çıkan her kelime sadece beyninizle beğeninizi değil, ilişkilerimizi de etkileyecektir. Çünkü eşler arasındaki sorunların neredeyse en büyük nedeni dil dediğimiz küçücük bir et parçasıdır. Kullanılan dil ya fitnenin yaygınlaşmasına yardım eder ya da söndürülmesine. Rivayetlerdeki şu güzel ifadeler çok anlamlıdır: “Âdemoğlunun hatalarının çoğu dilindedir.(Beyhaki) Fitnelerden sakının! Dille ona karışmak, kılıçla karışmak gibidir.(İbn Mace) Bir kişiye dilindeki fazlalıktan daha şerli bir şey verilmiş değildir!(Deylemi) İnsanları burunları üzerine ateşe sürükleyen dillerin mahsulünden başka ne olabilir?”(İbn Mace) Şair, “Bana benden olur, her ne olursa, / Başım rahat eder, dilim durursa” demiştir.
     Bunun için diline hükmeden onu ustalıkla kullanabilen herkes için mutluluk, huzur hiç de uzak değildir. Bir kadın, erkeğin giydiği gömleğin pantolonuna uymadığını gördüğünde “bu olmamış” derse erkek kendisini beceriksiz hisseder. Bunun yerine “bence böyle olsa sana daha çok yakışır” demek, olumsuz duyguları bertaraf edecektir.
     Hadiste olduğu gibi “Ya hayır söylemeliyiz ya da susmalıyız.”(Tirmizi) çünkü anlayan için konuşmak her ne kadar bir ihtiyaç ise de susmak da bir o kadar cevaptır. Sığ suları en hafif rüzgârlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki, susan her şey derin ve heybetlidir.
     Eşler evlilik hayatında zaman zaman susarak konuşmayı ihmal etmemelidirler. İnsan, dilinin altında gizlidir. Tolstoy, “İnsanların ağzındaki dil, bir hazine anahtarıdır; kapı kapalı olduğu zaman hazine içerisinde kıymetli taşlar mı veyahut lüzumsuz köhne hırdavat mı var, kimse bilmez” demiştir. Nezaketli kelam, bin düşünüp belki bir söyleyebilmektir.
     Eşlerin birbirlerine karşı iletişimin nişanesi birbirlerini sevip saymasıdır. Örneğin günümüz şartlarında, bir hanımın eşine sadece ismiyle değil de isminin yanına ‘bey’ ilave etmesi, benzer şekilde, kocasının da hanımına isminin yanına ‘hanım’ sıfatını ilave etmesi tavsiye edilebilir.
     Evliliğin bozulmaya başlaması eşlerin arasındaki isimlerin kayboluşundandır. Eşler, birbirlerinin isimlerini söylemeyi terk ederler “baksana, bizimki, babanız, anneniz, babası, annesi” gibi garip şeyler söylemeye başlarlar. Başkalarının yanında birbirlerine hitap ettiklerinde ‘bu’ diye hitap ederler. Bu evliliğin çatırdamasını gösterir. Zamanla, aynı evde iki yabancı gibi yaşamaya başlanır. Biri bir odada, diğeri başka odada TV seyreder, her ikisi de kendi aile ve arkadaşlarıyla görüşüp-eğlenir. Bu durum bir süre sonra eşlerin birbirine yabancılaşmalarına ve duygusal olarak da uzaklaşmalarına sebep olur.
     Erkek ve kadın, sadece kendilerini değil kurdukları evliliği düşünmelidirler. Uçlara girmekten ziyade ortada buluşmalılar. Uzlaşmak; “benim hakkım” demek ama başkasının da hakkı olduğunu bilmek demektir. Modern durumların, kapitalizmin bencilliğe aşırı vurgusu uzlaşma kültürünü zehirliyor. İnsanları uzlaştıracağına savaştırıyor; tarafları, ilişkiyi mümkün kılan iki ortak taraf değil birbirlerine karşı iki unsur olarak değerlendiriyor. Modern kabuller çerçevesinde uzlaşma, dolayısıyla sağlıklı bir evlilik ve ilişki mümkün değildir. Tarafların mutlak serbest olmadıkları, birbirlerinin haklarına ve sınırlarına saygı gösterdikleri durumlarda evlilik devam ettirilebilir. Vesselam.
Muhammed Zeki Mirzaoğlu
Araştırmacı yazar

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.