Sınır mı, Bağ mı? Öğrencilerin Bağımlılık Sarmalı

Yayınlama: 18.07.2025
A+
A-

Bir kafede genç bir grup oturuyor… Masada kahveler, ders notları, laptoplar… Ama eller bir yandan sürekli telefona gidiyor. Yeni bildirim var mı, kim story atmış, oyunda yeni görev açıldı mı? İşte bugünün öğrencisinin gerçeği: Sessiz, görünmez, ama bir o kadar güçlü bir bağımlılık sarmalı.

Türkiye’de “bağımlılık” deyince hâlâ çoğumuzun aklına sigara, alkol ya da madde gelir. Oysa yeni nesil bağımlılıkların en büyük öznesi artık gençler ve öğrenciler. Üstelik bu bağımlılıklar sadece bedeni değil, ruhu da esir alıyor.

Dijital bağımlılık… En yaygın olanı. Sosyal medyada “like” almak, paylaşımlarına gelen yorumları kontrol etmek, yeni videoları kaçırmamak… Tüm bunlar beynin ödül mekanizmasını o kadar hızlı çalıştırıyor ki, gençler ders başına oturduğunda bile akılları ekranda kalıyor. Konsantrasyon, sabır, derin düşünme? Maalesef kayboluyor.

Bir de oyun bağımlılığı var. Özellikle lise çağındaki erkek öğrenciler için oyunlar, başka bir dünyaya kaçış bileti. Gerçek hayatta çözemediği dertlerini sanal dünyada “level atlayarak” unutmaya çalışıyor. Oysa gerçek dünya dönmeye devam ediyor ve erteledikleri her sorun, onları daha da köşeye sıkıştırıyor.

“Çalışma bağımlılığı” dediğimiz başka bir tehlike de var. Dışarıdan bakıldığında “ne kadar çalışkan” dediğimiz öğrenciler aslında çoğu zaman kendi korkularının esiri. Sürekli çalışarak değerli olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Kendilerine ayıracak bir dakikaları bile kalmıyor.

Sonuç? Tükenmişlik, kaygı, hatta ağır depresyon.

Peki, nasıl kurtulacaklar? Daha doğrusu nasıl kurtaracağız?

İlk adım, anlamak. Yasaklar koymak kolay, ama çözüm değil. “Telefonunu bırak!” demek yerine, “Neden bu kadar bağlısın?” diye sormak gerek. Çünkü her bağımlılığın altında genelde bir eksiklik yatar: İlgi eksikliği, güven eksikliği, sevilme ihtiyacı, başarısızlık korkusu…

Sonra sınırlar… Evet, ekran süresi sınırlamak, sosyal medya detoksu yapmak, oyun saatlerini azaltmak işe yarar. Ama asıl mesele, o boşluğu nasıl dolduracağımız. Gençleri spora, sanata, doğaya yönlendirmek, onlara gerçek yaşamda keyif alacakları alanlar sunmak şart. Ve tabii ki profesyonel destek… Psikolojik danışmanlar, rehber öğretmenler, bağımlılık merkezleri… Yardım istemek bir zayıflık değil, cesarettir. Hem öğrenci için hem veli için.

Veliler ise en kritik rolde. “Senin iyiliğin için” diye başlayan cümleler çoğu zaman baskıdan başka bir şey değil. Çocuklarımızla bağ kurmayı, onların iç dünyasına dokunmayı öğrenmeliyiz. Çünkü bağımlılıkla mücadelede en güçlü ilaç, güvenli ve şefkatli bir bağdır.

Sonuçta mesele sadece telefonları, oyunları, test kitaplarını bırakmak değil; gençlerin kendilerini yeniden keşfetmelerine alan açmak. Çünkü asıl özgürlük, bağımlılıklarımızdan değil, korkularımızdan kurtulduğumuzda başlar.

Eğitim Danışmanı Abdullah Basmacı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.