Okul… Çocukların yalnızca ders çalıştığı bir bina değil; hayatı öğrendikleri, kendilerini tanıdıkları, bazen kayboldukları, bazen de yeniden buldukları bir alan. Biz yetişkinler çoğu zaman notlara, sınavlara, karnelere odaklanıyoruz. Oysa bir çocuğun gözlerinin içine dikkatle baktığınızda, çoğu zaman bir matematik sorusundan çok daha büyük meseleler olduğunu görürsünüz. İşte tam da bu noktada, okullardaki Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) birimleri devreye giriyor.
Türkiye’de hâlâ birçok veli, rehberlik denilince yalnızca “meslek seçimi” kısmını hatırlıyor. Oysa bir öğrencinin hangi liseyi, hangi bölümü tercih edeceği elbette önemli; ama PDR’nin asıl gücü, çocuklara hayat yolculuğunda sağlıklı bir pusula sunmasında.
Geçen gün bir öğretmenle konuşuyordum. Ortaokulda sessiz, içine kapanık bir öğrencisi varmış. Dersleri fena değil ama yüzünde sürekli bir kaygı ifadesi. Rehberlik servisiyle yapılan birkaç görüşmede ortaya çıkıyor ki, çocuk ailesindeki gerginlikten dolayı kendini suçluyor, adeta yük üstüne yük taşıyor. Danışmanın sabırlı takibiyle, aile görüşmeleriyle çocuk biraz nefes alıyor. Bugün hâlâ derslerinde zorlanıyor belki ama en azından omuzlarındaki görünmez yükleri tek başına taşımıyor.
Bir başka okulda lisede yapılan “akran zorbalığı farkındalık atölyesi” sayesinde öğrenciler, birbirlerine söyledikleri küçük gibi görünen sözlerin nasıl derin yaralar açtığını fark etmişler. Öğrencilerden biri etkinlik sonrası rehber öğretmene gidip “Ben farkında olmadan arkadaşımı kırıyormuşum, özür dileyeceğim” demiş. İşte bu, PDR’nin sahadaki gerçek karşılığıdır.
Unutmayalım: Çocuklarımızın çantasında yalnızca defter kitap yok. Sosyal medya baskısı, sınav kaygısı, akran zorbalığı, aile içi çatışmalar… Hepsi o çantanın görünmeyen ama en ağır yükleri. İşte PDR birimleri, bu yükleri paylaşarak çocuklarımızın nefes almasını sağlıyor.
Üstelik yalnızca öğrenciye değil, öğretmene ve veliye de destek oluyor. Bir öğretmen, sınıfta sürekli öfke patlaması yaşayan bir öğrenciyle başa çıkmakta zorlanabilir. İşte rehberlik servisi devreye girer; öğretmene stratejiler sunar, aileyle iletişim kurar, öğrenciyi yönlendirir. Veli de çocuğunun sadece derslerini değil, ruhsal dünyasını daha iyi anlamaya başlar.
Şunu net söyleyelim: Rehberlik servisine başvurmak, “çocuğumda problem var” demek değildir. Tam tersine bu, “çocuğumun gelişimini önemsiyorum” demektir. Çünkü danışmanlık, bir kriz çözme mekanizması olduğu kadar, kişisel gelişimin de sağlıklı ilerlemesini sağlar.
Kısacası, okullardaki PDR birimleri bir lüks değil; bir zorunluluk. Daha mutlu, daha sağlıklı ve daha umutlu bir nesil yetiştirmek istiyorsak, rehberlik odasının kapısını daha sık çalmalı, orada yapılan işin değerini daha çok takdir etmeliyiz.
Çünkü yarının yetişkinleri, bugünün göz ardı edilen çocuklarından doğacak.
Eğitim Danışmanı Abdullah Basmacı