2025 yılının Ağustos ve Eylül aylarında, Cenova’dan, Barselona’dan, Tunus’tan ve Katanya’dan yola çıkan konvoylar; Sumud Filosu adıyla tarihin onurlu sayfalarına adını yazdırdı.
30 Ağustos’ta Cenova’dan, 31 Ağustos’ta Barselona’dan, 7 Eylül’de ise Tunus ve Katanya’dan hareket eden bu filo, insanlığın ortak vicdanının bir sesiydi. Varışın Eylül ortasında gerçekleşmesi planlanan bu yolculuk, hazırlık sürecinde 15.000’in üzerinde katılımcının kaydolmasıyla daha yola çıkmadan bir “ümmet” ruhunu ortaya koydu.
Bu onurlu seferde ülkemizden de katılımlar oldu. Böylece farklı milletlerden, farklı coğrafyalardan gelen insanlar zulme karşı ortak bir direniş sergilemek için bir araya geldiler.
Bu manzara, bize Hz. Peygamber’in Medine’de inşa ettiği kardeşlik toplumunu hatırlatmaktadır. Hz. Peygamber, Müslümanlar arasında kardeşleştirme müessesesini tesis ettikten sonra Medine’de, Müslümanları, gayrimüslim Arapları ve Yahudileri içine alan, daha önce Medine tarihinde görülmemiş bir siyâsi-sosyal yapı ortaya koymuştu.
Bu yapı, Arap-İslam medeniyetinin yazılı anayasası olan “Medine Vesikası” ile taçlanmış, ümmet kavramı kabileciliğin dar kalıplarını kırarak geniş bir ufka kavuşmuştu. İslam toplumuna dâhil olmak isteyen hiçbir kimseye kota uygulanmamış, değişik milletlerden insanlar bu üst kimliğin bir parçası olabilmişti.
Bu anlayış, İslam’ı gerçekten herkesi kucaklayan bir kimlik hâline getirmiştir.
Medine Vesikası’nda gayrimüslim vatandaşlara dahi devletin kolektif karar alma sürecine katılma hakkı tanınmış, haklar ve yükümlülükler karşılıklı olarak belirtilmiştir.
“Yahudilerden bize tabi olanlar, zulme uğramaksızın aleyhlerindekilerle yardımlaşmaksızın, yardım ve desteğimize hak kazanır” (Hamidullah, El-Vesaku’s-Siyasiyye, s. 113, Medine vesikası. 16. Madde) ifadesi bunun en somut delilidir.
Bu düzenleme, onların meşveret ve kabul edilen planların icrasına katılmasını da içermekteydi. Sumud Filosu da Hz. Peygamber’in bu sünnetini âdeta ihya ederek zulme karşı ortak hareket etme kararını ortaya koymuş, bir ümmet görevi icra etmiştir.
Hz. Peygamber’in gençlik yıllarında dahi yaşadığı toplumun vicdani oluşumuna katkı sağladığını biliyoruz. Hayra yönelir, şerden uzak durur, dürüst yapısına uygun işleri yapardı.
Onun bu faziletli duruşunun en somut örneklerinden biri de Hilf-ul-Fudul’dur. Bu anlaşma, Araplar arasında kurulmuş en kıymetli ve en onurlu ittifaklardan biriydi.
Bir nevi “bahadırlık teşkilatı” olan Hilf-ul-Fudul, bir yabancı bile olsa zulme uğrayan kimsenin yardımına koşmayı yemin ederek taahhüt eden bir yapıdır.
Çünkü o dönemde iki grup halk vardı; güçlü olanın astığı astık, kestiği kestikti. Yolcuların kadınlarına tecavüz eden, istediklerini gasp eden, mazlumları ezen bu zalimlere karşı Hilf-ul-Fudul erdemli insanların kurduğu bir adalet mekanizmasıydı.
Zalimlere yaptıklarının misliyle karşılık verilerek ezilenlere adalet sağlanıyordu.
Bugün Sumud Filosu, Hilf-ul-Fudul’un çağdaş bir yansıması olarak mazlumların yanında yer almış, zulme karşı ortak bir vicdanın sesi olmuştur.
İsrail’in işgal ve zulmüne karşı bir çıkartma yapan bu filo, sadece bir yardım konvoyu değil, insanlığın ortak onur yürüyüşüdür.
Müjdeler olsun Sumud Filosu; sizler, Hz. Peygamber’in genç yaşında dahi öncüsü olduğu erdemli bir ittifakı yeniden canlandırdınız.
Bu kutlu hareketiniz, tıpkı Hilf-ul-Fudul gibi tarih sayfalarında onurlu bir yer edinecektir.
Bize göre Sumud Filosu görevini tamamlamış, bütün dünyaya zulme karşı olduğunu ve zulmü tasvip etmediğini göstermiştir.
02.10.2025 tarihi itibarıyla bu zafer sona ermiş olsa da taşıdığı mesaj ve açtığı ufuk asla sona ermeyecek, geleceğin vicdan hareketlerine ışık tutacaktır.
Çünkü bu sefer, sadece bir yardım yolculuğu değil, bir bilinç ve erdem yolculuğudur.
Bu yüzden Sumud Filosu, insanlık için Hilf-ul-Fudul’un çağdaş bir hatırlatıcısıdır.
Sumud Filosu, sadece bir gemi hareketi değil, tarihin ve insanlığın vicdanında yankılanan bir çığlıktır. Bu filo, zulme karşı susmamanın, adalet için birleşmenin, ümmet şuurunu sınırların ve milletlerin ötesine taşımanın adı olmuştur.
Hz. Peygamber’in Medine’de kurduğu ortak yaşam ahlâkını ve genç yaşta öncüsü olduğu Hilf-ul-Fudul ittifakını günümüze taşıyan Sumud Filosu, çağımıza, “insanlık ancak erdemle ayakta durur” hakikatini hatırlatmıştır.
Bugün görevini tamamlayan bu onurlu sefer, geride sadece mazlumlara ulaşan yardımları değil; aynı zamanda nesiller boyu aktarılacak bir mesajı da bırakmıştır: Zulme karşı sessiz kalmak, zulme ortak olmaktır.
Sumud Filosu’nun açtığı yol, insanlık için bir vicdan pusulasıdır. Bu pusula, bizi daima adalete, kardeşliğe ve hakikate yöneltecektir. Çünkü bu kutlu yolculuk, sadece denizlerdeki bir sefer değil, kalplerdeki direnişin ve erdemin bayrağı olmuştur.
Her çağın kendi “Hilf-ul-Fudul”u vardır. İnsanlık, zulme karşı dayanışmayı ve adalet için kenetlenmeyi unutmaz; sadece yeni zamanların yeni isimleriyle hatırlar. Bugün Sumud Filosu, bu hatırlamanın çağdaş bir tezahürüdür.
Bu filo, yardımdan çok daha fazlasıdır; insanlığın onurunu koruma iradesidir. Hz. Peygamber’in genç yaşta öncülük ettiği erdemli ittifakı yeniden canlandırarak bize şunu göstermiştir: Zulme karşı çıkmak, sadece mazlumların değil, insanlığın onur borcudur.
Sumud Filosu bu borcu ifa etmiş, tarihin vicdanında silinmez bir iz bırakmıştır. Onun hatırası, geleceğin adalet ve direniş hareketlerine ilham kaynağı olmaya devam edecektir.
Muhammed Zeki Mirzaoğlu
Araştırmacı Yazar