Umudu olmayanın davası olmaz. Ümit var olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada sizin ve İslam’ın sedası olacaktır!” “Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun. / Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!” İnşallah gelecek sizlerin ve İslam’ındır. Elbette bu gelecekte İslam’ın yüksek ve şanlı sembolleri yeniden eski değerini ve kıymetini kazanacaktır… Mana erlerinin içine dahil olup, verilen vazifeyi yerine getirmekle meşgul oluyorsunuz. O zaman Rabbimiz kuvvetinizi birden bine çıkaracaktır, buna emin olabilirsin ey Filistinlim!
Size reva görülen kışın zemheridir acele etmeyin dayanın! Sizler ve nesliniz baharı teneffüs edecektir, şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır! İnşallah. Biz sizden eminiz; baskı anlarında kötü duygu ve düşünceler kaybolur. Allah mülkü dilediğine verecektir. (Ali İmran:25) Hayat insana zorluğun acısını yaşatmadan, iyiliklerin meyvelerini asla vermiyor. Dünyayı aydınlatan lambanın gözleri aydınlattığı bir günün sabahı sanki seni bekliyor ey Filistinlim!
Ne emniyet içinde oturacak bir yeriniz ne de kaçmaya imkânınız vardır. Dönen feleğin cefası öyle bir yere ulaştı ki oradan daha ileriye gitmesine imkân kalmadı. “Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?” Korku ve zulüm en yüksek derecesine ulaşıp, fesat ve hıyanet son haddini bulunca; “En şiddetlisi olunca, en rahatlatıcısı da olacaktır.” kelamların güzeli ile “Gerçekten güçlükle beraber bir kolaylık vardır.” (İnşirah:5,6) ayetinin dedikleri ayan beyan olacaktır ve “Allah’ın insanlara verdiği rahmeti önleyebilecek yoktur.” (Fatır:2) Ümitsiz bir durum, rahatlamaya en yakın durumdur ve bizim güvenimiz, Allah’ın rahmetinedir. Gerçekte isteğimizin hedefi O’dur ey Filistinlim!
Kudüs’ün yolu Şam’dan geçer. Gözümüz Şam’da, gönlümüz Mescid-i Aksa’dadır. Tarihte Ömer (ra) döneminde Kudüs’ün nasıl fetih olunduğuna baktığımızda, Ebu Ubeyde b. Cerrah ve Halid b. Velid’in (ra) komutalarındaki orduları doğrudan Kudüs’e yöneltme yerine önce Şam, Humus, Haleb, Lazkiye, Antakya ve son olarak Kudüs’e sevk ettiklerini görürüz, ey Filistinlim.
Aynı şekilde Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi de doğrudan Kudüs’e yönelmek yerine, Haleb, Şam ve ardından Mısır’a ve nihayetinde Hıttin Savaşı sonrasında Kudüs’ü Allah’ın inayetiyle özgürleştirmişlerdir. Bundan dolayı Suriye de olup bitenleri mercek altına almaktayız. Rabbim bizi yanıltmasın ey Filistinlim!
Suriye olayı Filistin davasını unutturdu veya Esad gibi bir zalimin şimdi ki Suriye’yi yöneteceklere tercih edenler ve şikâyet naraları atanlara uymayacağız. Ucuz senaryolar üretmeyip, Suriye’nin geleceği için çaba göstereceğiz. Devlet gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak gerekir. “Herkese çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm:39) düsturuna uyacağız. “İş yapmasını bilmeyen ya kusur arar ya da bahane arar,” olanlardan olmayacağız, ey Filistinlim.
Suriye’nin, 61 yıllık Baas Rejimi ve 59 yıllık Esad’in zulmü sona erdi, buna çok sevindik, Rabbim sevincimizi kursağımızda bırakmasın. İnsan bir oğlunun düğününü yapar çok sevinir ancak gelin nankör çıkarsa çok üzülür. Üzülme sevinçten sonra olduğu için meçhuldür sevinmemizi gerektirmeyecek bir şey yoktur demektir. Onun için, Esed zulmü zulümlerin irtifası idi ve hiçbir zulme benzemez zulmü sona ermiştir. Yeni zulümlerin olmaması için Suriye halkına dua etmekten başka çaremiz yoktur, ey Filistinlim.
Sizin için 07 Ekim Aksa Tufanı bir milat değil, sizin miladınız, İsrail devleti kurulmasıyla başlamıştır. O günden bugüne küçük bir yer parçasına yerleştirilen İsrail, hep toprağını genişletmiş, ancak bunu yaparken, hep Filistinlinin kanını akıtıp, canını alarak ilerlemiştir. Müslüman devletler önceleri Arap ırkçılığı ile size sahip çıkmak için çabalar göstermişlerse de sizler İslami şuur aldıkça, tek başınıza bırakıldınız ey Filistinlim!
Aksa Tufanı hakkındı, ancak Emperyalist güçler bu hakkını, İsrail’in kendisini savunma hakkını kullanıyor diyerek on beş aydır çoluk/çocuk, ihtiyar, kadın demeden sizleri katletmeleri ve yurdunuzdan çıkarmayı ve göçe zorlamayı meşru göstermeye çalışıyorlar. Sen de buna direniyorsun, davan kutludur, mübarek olsun, zafer direnenlerin olacaktır ey Filistinlim!
Bizler ise bize müsaade edildiği kadar size destek veriyoruz; nümayişler, İsrail mallarını boykot ve gücümüz kadar yardım, en önemlisi tarafımızı belli edip yanınızda olduğumuzu haykırıyoruz acizliğimizi önce Allah’a ve sonra da size havale ediyoruz, bizleri af ediniz ey Filistinlim.
Daha dündü (01 Ocak 2025) İstanbul’da, çocuk, genç, yaşlı, erkek ve kadın çok sayıda vatandaşın yer aldığı eyleme yabancılar da destek verdi. Aralarında kefiye takan ve Osmanlı kıyafeti giyenlerin de bulunduğu katılımcılar, Galata köprüsü ve çevresine kurulan dev ekranlardan da eylemi takip etme imkânı buldu. Yürüyüşe 450 bin kişinin katıldığı anons edildi. Unutulmadı Filistin ve Mescid-i Aksa! Belki bütün bu olup bitenler sizleri kurtarma ameliyesidir ey Filistinlim!
Bu dünyada herkes kendi imtihanını vermektedir. Suyu çalkaladığın zaman nasıl ki kabın, dibindeki pislikler su yüzüne çıkarsa, ortalık durulduğu zaman hainin gerçek yüzü ortaya çıkacaktır. İşte o zaman kim samimi kimin slogancı ve riyakâr olacağı belli olacaktır. Filistin meselesi bir iman meselesidir, bir Müslüman eliyle ve diliyle yardımı dokunmazsa ve kalbinden taraf olmayı deklare etmiyor ve tarafsız kalıyorsa, ben böyle bir imanın sahih olacağına inanmıyorum ey Filistinlim!
Bu şekilde olmaktan Rabbime sığınıyorum. Doğru yoldan ayrılmış, sendeleyerek ilerleyen ayakları görüyorum. Böylelerine söylenecek sözümüz şairin sözleridir: “Eğer iblis, senin bu halini görseydi, mesleğinde seni kendine halef tayin ederdi. / Eğer Âdem (as) senin doğduğunu görseydi, utancından yerin dibine girerdi.” Ne kadar değerli olursanız olun yanlış yerdeyseniz değersizsiniz. “Hiçbir şey yozlaşmış insandan daha çirkin değildir.” diyordu Nietzsche, ey Filistinlim!
Şuurlu Müslümana gelince; aklından geçenleri uygulamasına zalimler engeldir. Asaletini ortaya koyamıyor, koyamadığı için de maalesef, şairin, “Selviden ve kökünden boşalan yeri yabani ot kaplıyor.” dediği gibi ortalık sahtekarlara kalıyor, ey Filistinlim! Vesselam.
Muhammed Zeki Mirzaoğlu
Araştırmacı Yazar